İNSAN KAYNAKLARI

 


İNSAN KAYNAKLARI


İnsan kaynakları birimi, ertesi gün için kendisiyle bir görüşme planladığını bildirmişti. Konunun ne olduğu ise söylenmemişti. Önce şaşırdı, sonra düşünmeye başladı. Acaba bir terfi mi alacaktı? Yoksa maaşına zam mı yapılacaktı? Şık bir şekilde, randevu saatine beş dakika kala, ilgili kişinin odasına gitti. İçeri girdiğinde zoraki tebessüm eden Ali Bey ile selamlaştı. Ali Bey, biraz gergin ve derin nefes alıp veriyordu.

Kurumda üçüncü yılına girmişti Zuhal. Ancak biraz sonra konuşulacak olanlar, bu üç yılın pek de dolu geçmediğini gösterecekti. Ali Bey çok uzatmadan konuya girdi.

-        Zuhal Hanım biliyorsunuz, son üç yıldır birlikte çalışıyoruz. Kurumumuzun misyonu, vizyonu belli. Yoğun bir sektörde, büyük rakiplerle mücadele veriyoruz. Buna göre de çalışanlarımızı sürekli aktif tutmaya ve dünümüze göre daha çok performans göstermeye çalışıyoruz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da performans göstergelerine baktık. Maalesef geldiğiniz günle şimdiki arasında pek bir fark göremedik. Elbette herkes kendine göre çabasını ortaya koyuyor. Ancak kuruma verdiğiniz katma değer incelendiğinde maalesef sizinle çalışmaya devam edemeyeceğimize karar verdik. Özlük haklarınız, tazminatınızla ilgili arkadaşlarımız sizi bilgilendirecekler. Şimdiye kadarki emekleriniz için teşekkür ederiz.

Zuhal duyduklarına inanamamıştı. Çünkü bu kurumda olmasıyla ilgili kendince çok önemli sebepler vardı. Patron ile babası yakın iki arkadaştı. Babasının, vakti zamanında bu arkadaşına büyük bir iyiliği dokunduğu için patronu, işe alma ricasını kıramamıştı. Zuhal bu durumun verdiği rahatlıkla üç yıldır rahat rahat vakit geçiriyordu bu kurumda. Mesai saatlerine uymuyor, verilen işlerle ilgili burun kıvırıyor, çok zorlanırsa patron amcasıyla konuşacağını bile söylüyordu. Etrafındaki insanlar, bununla uğraşılmaz diyerek çok bulaşmadan işleri yürütüyorlardı.

Son bir yıldır atanan genel müdür, herkesin görev tanımlarına bakmış, açıkçası kimin ne işe yaradığını incelemiş ve şirkette ciddi bir ayrışma süreci başlatmıştı. Bu durumun herkes gibi Zuhal de farkındaydı. Ancak patronun yakını olması nedeniyle pek de umurunda olmamıştı. Şimdi ise karşısında, kibarca kovulduğunu anlatmaya çalışan biri vardı.




- Ali Bey, siz ne dediğinizin farkında mısınız? Kerim amcamın bundan haberi var mı? Duysa işinizden olursunuz biliyorsunuz değil mi?

- Zuhal Hanım böyle bir konuda inisiyatif almam mümkün değil. Genel müdürün emriyle yapılan performans değerlendirmeleri sonucunda bazı çalışanlarımızla yollarımızı ayırıyoruz. Biri de sizsiniz. Patronumuz Kerim Bey yurt dışında. Ancak durumunuzdan haberdar ve onayı var.

-  Anlaşıldı! Genel müdür beni kendisine rakip gördüğü için ilk işi ayağımı kaydırmak olmuş desenize. Korktu tabi, Allah bilir beni nasıl anlattı yukarıdakilere.

-  Tüm raporlamaları insan kaynakları olarak ben ve ekibim yaptık Zuhal Hanım. İsimlere dahi bakılmadan, performansa göre karar verildi. İsimler ise en son açıklanarak onaylar alındı. Yani genel müdürümüzün zannettiğiniz gibi bir baskısı olmadı.

Zuhal duydukları karşısında uçurumdan düşmüş gibi hissetti. Hayatında bu kadar ani yere çakıldığını hatırlamıyordu. Resmen kim olduğundan habersiz bir şekilde işten kovulmuştu. Sadece ve sadece performansa bakılarak… Yani tercih edilme sebebi olarak ortaya bir şey koyamamıştı yıllardır. Gitmesi için bile pek çok sebep gösterilmişti şu kısacık görüşmede.

Kendisini tüm olumsuz tavrına rağmen yine de teselli etmeye çalışan Ali Bey’i artık duyamıyordu. Görüntü vardı ama ses yoktu. Gerçeklerle mi yüzleşmeliydi yoksa kendini haklı çıkaracak şeyler mi taramalıydı zihninde? Ha bir de evde hesap vermesi gereken bir babası vardı.

- …Herkesin daha başarılı ve severek yapacağı bir meslek mutlaka vardır Zuhal Hanım. Burası sizin için bir deneyim oldu. Gerçekten mutlu ve başarılı olacağınız bir işte çalışmanızı gönülden dilerim. Yardımcı olabileceğim başka bir şey var mı?

- Hayır yok, teşekkür ederim. Ama bu işi severek yapan birine haksızlık edildiğini söylemeden geçemeyeceğim. Kurumunuz büyük kaybetti bunu bilin!

Hızlı bir kalkışla odadan çıktı, kendi odasına gitti. Eşyalarını sinirle toplayarak kimseyle vedalaşmadan kurumdan ayrıldı. Sonraki bir hafta boyunca da her gün muhasebe birimini tazminatıyla ilgili sıkıştırıp durdu. Tazminatı hak ettiğinden fazla tutarda ödendi. Patronu babasını aramadı, babası da patronunu. Kızının nasıl gidip geldiğini bildiği için bu durum babasına sürpriz olmamıştı. Kızına hemen yeni bir iş bakmasınıtavsiye edebildi sadece.

Başlarda kuyruğu dik tutan Zuhal, birkaç görüşme yapsa da istediği konum ve maaşı bulamadığı için işe girmedi. Tabi bu süreçte babasını da sürekli didikledi, kendisini bir işe sokması için. Aylar sonra daha düşük maaşlı bir yerde başladı ama iki aylık deneme sürecini de beklemeden kurum red verdi. İşten iyice ümidini kesince, kendine bir kafe açmaya karar verdi. Babasına bazen sitem edip bazen de şirinlik yaparak istediği kafeyi açtı ama yine dikiş tutturamadı. Bu sefer de bir patron olarak kimse onunla çalışmak istemiyordu. En sonunda aile minnetinden kurtulmak için bir evlilik yaptı ve yaklaşık dokuz ay sonra boşandı.




Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsan bu hayatta ya yük alır ya da yük olur.”

Sürekli birilerinden kendisi için ne yapacağını beklemek, problemlerini başkalarına çözdürmek insanı marifetsizleştirir. Duran her şey kirlendiği gibi, insan da durdukça kirlenen, pas tutan bir canlıdır. Problem çözen, hatta bilinçli olarak problem üretip çözüm arayan, daha iyisi nasıl yapılır diye hareket eden insanlar her zaman tercih edilenlerdir. Gücünü kendinden alan, özüne güvenen, elini attığı her işe emek veren ve “Mutlaka o yapmıştır.” dedirtip imzasını atan insanlar günümüzde ne kadar da azaldı! Sonuç olarak insanlar, çok daha iyisini yapabilecekken çok basit çıkarlar nedeniyle öz kaynaklarını kaybetmeye başladılar. 

İyi ile kötü, siyah ile beyaz, doğru ile yanlış, gerçek ile sahte herkes tarafından çok çabuk ayırt edilebilir. Bunlar süslü cümlelerle, güzel bir dış görünüşle, iyi referanslarla, kabaca torpille ört bas edilecek şeyler değildir.

Peki, siz hangi tarafta olmak istersiniz?

===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 


Yahya Hamurcu



 

11 Yorumlar

  1. İnsanın kendi çözüm becerisini üretebilmesi için problemlerini kendisi çözmesi gerekiyor. aslında yük aldıkça problem çözmeye başlıyor kendine güveniyor... Çok güzel anlatılmış gerçekten emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. İnsan marifetiyle geldiği yerlerde kalabiliyor. İmkan değil beceri kıymetli 🌸🌸

    YanıtlaSil
  3. İnsanın kendine kör olması ne kadar da acı... Her olumsuzunda başkasını suçlaması, her olumlusunda hikmeti kendinden bilesi ve imkanlarıyla var olmaya çalışması... Keleminize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; “İnsan bu hayatta ya yük alır ya da yük olur.”
    Peki, siz hangi tarafta olmak istersiniz? Yük alan mı, yük olan mı?
    Kaleminize sağlık… Etkileyici bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  5. Mutlaka o yapmıştır ya da o işini iyi yapar bir yanlışınız var dedirtebilmek...💐

    YanıtlaSil
  6. İnsan bir yerde yaptığı iş tam değilse başka yerde yaptığı iş de tam değildir.

    YanıtlaSil
  7. Hepimiz az çok ya kendimizde ya da başkalarında bu gibi durumlara şahit olduk, fakat bu başarısızlıkların veya tutunamamanın nedenini anlayamadık. DTÖ sayesinde artık bu durumların, kendi marifetlerimizi oluşturmadığımızdan kaynaklandığını biliyoruz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Yük olmak, her yerde pürüz olmak ne büyük sıkıntı, esasında insan en çok da kendine yük...

    YanıtlaSil
  9. Yük olmak, her yerde pürüz olmak ne büyük sıkıntı, esasında insan en çok da kendine yük...

    YanıtlaSil
  10. “İnsan bu hayatta ya yük alır ya da yük olur.” çok vurucu bir gerçeklik...

    YanıtlaSil
  11. yük alan oldukça becerisi de artıyor insanın aranan oluyor. yük olmak ise kişiyi o ortamdan bir şekilde ayrışmasına sebep oluyor. ya yük alırız ya da yük oluruz... kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski