Bu aralar kiminle konuşsak en sık duyduğumuz şey “Bende Dikkat Eksikliği var” oluyor. Nasıl bir rahatsızlıksa adı duyulmadan önce kimsede bu hastalık yoktu ve yine kimse motivasyonsuzluğuna veya dikkat eksikliğine bir bahane bulmuyordu...
Çoğumuz hatırlarız; çok uzun değil, az bir zaman önce “ÜRETİM”
bizim hayatımızın genel bir düzeniydi. Herkes güne “ÜRETİM”le başlar
veya hayatının içerisinde, işinde, okulunda bir üretim hali olurdu. Üretimin de
temelinde bir açlık, ihtiyaç söz konusuydu. Çünkü hangi yönde üreteceğimizi
belirleyen şey altında yatan o açlıkla ilgiliydi. Açlık olduğu için aksini
düşünmek kimsenin aklına gelmezdi. Bu da insanların hedefe yönelik hareket etmesine
sebep olurdu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, açlık insanı diri tutar. Bir insan açlık hissedince ona ulaşma isteği artar. Bu da insana hareket kazandırır, üretime geçirir. O yüzden eskiden insanlar daha dinçti, daha şikayetsizdi. Mutluydu... Elde edilen her şeyin bir öyküsü, bir geçmişi vardı. Arkasında ona ulaşmak için oluşturulmuş çaba ve emek vardı. Dolayısıyla herkes ihtiyacına yönelik hareket ediyordu. Bu da insanı mutlu kılıyordu.
Fark ettiysek hep geçmiş zaman ekleri kullanıyoruz. Çünkü
artık mutlu olmak bize çok uzak. Peki bize ne yakın? Mutsuzluğumuza kendimiz
dışında bir suçlu ve sebep aramak... Ve o sebebe körü körüne sarılmak... Aslında
bunu yaparken bile içten içe suçlunun dışarıda olmadığını biliyoruz. Tabi
böylesi bizi az da olsa rahatlattığı için görmezden geliyoruz. Er ya da geç
gerçek suçlu ile karşılaşacağız...
Gelelim günümüze... Aslında hastalık tıpta uzun zamandır
olmasına rağmen, bizim yeni duymaya başladığımız ve duyduğumuz andan itibaren
de “kesin bende bu hastalıktan var” dediğimiz Dikkat Eksikliği bir de
farklı bir bakış açısıyla bakalım.
“Gerçekten Dikkat Eksikliği bende var mı? Yoksa
dikkatimin böyle kolay dağılmasının ve bu kadar hareketli olmamın, yerimde
duramamamın sebebi başka bir şey olabilir mi?”
Mesela sebepler;
- Sonu gelmeyen sosyal medyada izlediğim videolardan olabilir mi?
- Veya her an erişimimde olan yemek uygulamaları mı?
- Elimin altındaki tek tıkla ulaştığım müzik ve film programları mı?
Tüm bu hayatımı “kolaylaştırıcı uygulamalar” benim
hayattan aldığım tadı kaçırıyor olabilirler mi? Hiç
emek sarf etmeden birçok şeye ulaşıyor olmam diğer şeylere olan hevesimi de
etkiliyor olamaz mı?
O yüzden bana iş yerinde 2-3 saatlik sürecek bir işe zaman harcamak, onu tamamlamak ölüm gibi geliyor olabilir mi?
Her şey benim için bu kadar
ulaşılabilir ve erişimimdeyken neden bir şeyler için çaba sarf etme isteğim olsun
ki?
Neden hala çalışmak zorunda olayım? Hele ki her şeyin bu
kadar süslü gösterildiği ve herkesin bu kadar kolay para kazandığı bir dünyada
ben ne için bunca çabaya gireyim öyle değil mi?
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der
ki, Bir şeyi kıymetli yapan ona harcanan emektir, bedellerdir. Bu yüzden günün sonunda
hepimiz o sonucu değil, o çabamızı hatırlarız.
“Ne güzel günlerdi değil mi? Çok yorulmuştuk ama çok da
eğlenmiştik. Güzel zamanlardı.”
Bunlar bizim cümlelerimiz... Biz eskiden böyleydik...
O zaman konsantrasyon bozukluğumuzun, bir şeye uzun süre
vakit ayıramayışımızın sebebine bir kez daha bakalım mı?
Gerçekten hastalıktan mı?
Yoksa, hastalıkla perdelenen her şeye kolay ulaşma isteğinden kaynaklı mı?
Hayatımızda her şeye bu kadar kolay sahip olurken tabi ki
bir ekmek almaya bile gitmek bize zor gelecek. O yüzden bu kolaylıklar bizi
daha da bozmadan bizim bir şeylerden ödün vermeye başlamamızın zamanı geldi. Bir
şeyleri biz kendimize zorlaştıralım. Bugün de sütü almaya üşenmeyip marketten
gidip biz alalım... Ne kadar zor olabilir ki?
Biz kendimize ufak zorluklar koyduğumuzda mutluluğumuz, hayattan aldığımız keyif artmaya başlamış olacak zaten. Böylece elde ettiklerimizle mutlu olacağımızı zanneden değil, elde ederken yapıp ettiklerimizle mutlu olan kişiler haline dönüşürüz. Böylelikle hayat daha anlamlı hale gelmeye başlar...
O halde bir şeyleri biz kendi tercihimizle zorlaştırmaya
başlayalım.
O “bir şeyler” kendiliğinden zorlaşmadan ve o tren kaçmadan...
Bedel yok,aclik yok, dikkat konsatrasyon,merak yok çok net bir süreç. Bu süreç ilişkiler içinde geçerli .İnsanın eşine bedeli,açlığı yoksa ona bile konsatre olamıyor .Elinize saglik..
YanıtlaSilİnsanın merakı ilgisi ihtiyacı olana değilde isteklerine olunca bedeline yanlış yere ödüyor. Merak olmadığı yerde ilgim olmayınca konsantrasyonum da olmayınca doğru sebebi bulmak yerine hemen dikkat eksikliği var diye teşhis koyabiliyoruz. Yazıda da ne güzel anlatmış. Elinize sağlık.
YanıtlaSilO halde bir şeyleri biz kendi tercihimizle zorlaştırmaya başlayalım.
YanıtlaSilO “bir şeyler” kendiliğinden zorlaşmadan ve o tren kaçmadan...
Ne kadar güzel anlatmışsınız bizi bize... üretim yapmazsak tüketim bize keyif vermeyecek.. o zaman her ne yapacaksak önce üreteceğiz bedelimiz miş bizi mutlu eden çok teşekkür ederiz ellerinize yüreğinize sağlık
O yüzden eskiden insanlar daha dinçti, daha şikayetsizdi. Mutluydu... Elde edilen her şeyin bir öyküsü, bir geçmişi vardı. Arkasında ona ulaşmak için oluşturulmuş çaba ve emek vardı. Dolayısıyla herkes ihtiyacına yönelik hareket ediyordu. Bu da insanı mutlu kılıyordu. Ne güzel anlatulmis
YanıtlaSilNe kadar çok bahanemiz var tüketmeye. Çok kıymetli bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİnsan emeğinin ve ekmeğinin peşinden koşarken teknoloji çağının getirdiği yeni düzen, yeni neslin yaşam şartlarını etkiler vaziyette hız peşinde koşmaya başladı. Kolaylaştırılan her unsur insan gücünün fiziksel ve zihinsel süreçlerde emekten uzaklaştığı hazıra ve kolay ulaşılana talep etmesine kapı araladı. İnsanlar daha hızlı para kazanma yöntemleriyle tanımlanması zor yeni nesil mesleklerde ekmeğinin peşinden HIZLA koşmaya çalışırken , yavaş olan ve emek isteyen her şey cazibesini yitirdi ve dikkatleri üzerinde tutamamaya sebebiyet verdi. Dikkat verdigimiz her şey ilmek ilmek işlenerek hız devri , vaziyeti, birden fazla seçeneğin ve cağrışımların bize dayatılmasıyla beraberinde uyaran fazlalığı sonucunda insan zihninin nörolojisini farklı bir kıvama getirdi. Ancak bu bizim seçimimiz. Faydası olan bir şeyin zararıda vardır. Fayda zarar terazisini dengede tutamadığımız zaman, toplumdan elenmeye başlarız. Toplumsal olarak yeni hastalıklar problemler üretmeye hazır hale geliriz.
YanıtlaSilYazınız çok güzel ve aydinlaticiydi ellerinize ,yüreğinize sağlık ..
Çok çok teşekkürler. Bir tespit bu kadar sade, net ve tatlı yapılabilirdi. Tespit ve uyarı aynı zamanda...
YanıtlaSilOlaya hiç bu açıdan bakmamıştım bugüne kadar. Ama gerçeklere gelince, modern dünya insanı gerçekten zorluklardan kaçıyor, en basit örnek te sosyal medyada da insanlar bir şeyler okumak yerine dinlemeyi yada videoyu açıp izlemeyi tercih ediyorlar. Bunların etkisiyle insanlar bir çok işi aynı anda yapmaya çalışıyorlar, yapmadıklarında ise bu depresyona girmelerine mutsuzluklarına sebep oluyor.
YanıtlaSilÜretken olmaktan ayrılmamak ümidiyle, elinize sağlık
YanıtlaSil"Bir şeyi kıymetli yapan ona harcanan emektir..."
YanıtlaSilNe güzel bir tespit ve çok başarılı bir yazı...
Kaleminize sağlık 🌿
Bahane yerinde hareket olsa .. çok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık ..
YanıtlaSilDoğru yere açlık oluşturmak ve ona bedel ödemek, böylece hayatın tadını çıkaran mutlu insanlar olmak. Bunları başarıp doğru yere bedeller ödeyerek doğru yere dikkatimizi vermek dileğiyle… Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBir şeyleri yapmamak için bahane bulmak bi şeyleri suçlamak çok kolay… üretimde olalım mutlu olalım :)
YanıtlaSilÇaba yok emek yok o yüzden de memnuniyetimiz yok aslında. Güzel bir yazı teşekkürler
YanıtlaSilKöye gitmek için sırtımızda çantalarla yollara düşmek büyük mutluluk kaynağıydı. O yokuşu bitirdik, şu ağacı da geçtik, yaklaştık derkeen yol biterdi. Yorulurduk ama kavuşmak için değerdi. Şimdi evden arabaya binilip gidilen yolculuklarda hiç o tat yok. Ne yorgunluk var ne mutluluk...
YanıtlaSilO “bir şeyler” kendiliğinden zorlaşmadan ve o tren kaçmadan...
YanıtlaSilGüzel bir mesaj.
Çok iyi bir yazı. Tebrikler 🌹
YanıtlaSilHer şeyin azı da çoğu da zarar oluyor ortasında yani kar anında durmayı bilmek gerekiyor. Gerçekten hayatımızda kolaylaştırma adı altında ulaştığımız hızlı bilgilerin kaç tanesi akılda kalıcılık sağlıyor? Şahsen bir şey okurken ileri sarmaya çalıştığım oluyor bazen, bunu yaptığım zaman ne kadar sabırsızlaştığımı ve her şeye çok çabuk ulaşmaya çalıştığımı anlıyorum. Hızdan dolayı ne kalıcılık sağlayabiliyoruz ne de bir şeyden yeterince keyif ve verim alabiliyoruz.
YanıtlaSilBilgilendirme için teşekkürler. Takipteyim
Üreten insan bağımsızlaşır. Kendi ayakları üstünde, kimseye ihtiyaç duymadan durabilir. Ne bağımsız o kadar kendi seçimlerini kendisi yapabilir insan. Hiç duran ile hareket eden bir olur mu? Hareket neredeyse bereket oradadır. Fazla zeytin üreten, başkasına zeytin konusunda fayda verebilir.
YanıtlaSilÇok isabetli ve faydalı bir yazı olmuş. Oyalayıcılar ve kolaylaştırıcılar o kadar çok ki günümüzde ister istemez insan rahatlık tuzağına düşüp "dikkat dağınıklığı " hali oluyor.
YanıtlaSilTüm hayatımı “kolaylaştırıcı uygulamalar” benim hayattan aldığım tadı kaçırıyormuş gerçekten.Hiç emek sarf etmeden birçok şeye ulaşıyor olmam açlığımın olmaması diğer şeylere olan hevesimi fazlasıyla etkiliyor.Yazınız çok güzel olmuş ellerinize sağlık
YanıtlaSilİmkanların artmasıyla gelen rahatlamalar ama yaşanılamayan mutluluklar. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSil"Emek vermeden yemek olmaz" derler eskiler. İnsanın emek verdiği her şey değer kazanıyor. Emek verince mutlu oluyoruz. Kolaylığı işin sonuna bırakmak o işten alacağımız keyfi daha da arttırıyor. Üretim de olmak, üretimde kalmak dileği ile. Elinize sağlık.
YanıtlaSilİş işten geçmeden , o tren kaçmadan bişiler daha da zorlaşmadan hareketi başlatmak gerek.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık👏🏻
Çok güzel bir yazı emeği ize sağlık
YanıtlaSilİşin kilit noktası hareket ve üretim. Bir konuda açlığımız varsa o konuda hareketimiz ve üretimimiz olması da kaçınılmaz. O zaman da dikkat eksikliği yaşamayız aksine konsantrasonumuz artar.
YanıtlaSilSON trenleri kaçırmayız İNŞALLAH
YanıtlaSil