Gün yirmi dört saat… Ve asla yetmiyor! …
Çok işim var ve yetişemiyorum…
Ne yapabilirim ki?
“Kızlarla buluşacağız ama önce evi toplamam lazım. Zaman yok
yetişemem ki… Rapor hazırlamam gerekiyor, henüz başlayamadım. Bir de az işim
varmış gibi Nuray’a yardım edeceğime dair söz verdim.”
“Pastaya olan tutkumuzdan en sonunda kızlar ile kursa
yazıldık. Hangi araya sıkıştıracağım bilemedim. İş yoğunluğu fazla, annemden
gelen telefona bile cevap veremiyorum ve hayatın hızına yetişemiyorum…”
Her şeyi yapmak isterken, hiçbir şey yapamaz oldum…
İnsanlara “hayır”
demeyi sevmiyorum…
Yaşadığım yoğunluklar artık beni kaygılandırıyor. Sürekli aklımda “Nasıl
yetişeceğim” sorusu var. Bazen her şeyi bırakıp kaçmak istiyorum. Ancak
kaçarken tüm ertelediğim şeyler benimle gelecek gibi hissediyorum. Sakin olmaya
çabalıyorum ancak olmuyor. İçimde sürekli yukarı tırmanan kaygılar var... Artık
bu içimden gelen ‘’yetişirsin merak etme’’ sesi beni sakinleştirmiyor. Her
verdiğim söz üstümde daha büyük bir yük oluşturuyor. Ajandama yeni bir madde
olarak ekleniyor. Sonuca ulaşmamış maddeler ise beni bekliyor…Ve hiçbirine tamamlandı diye “tik”
atamıyorum...
Herkes için bu kadar çabalarken duyduğum şey pek
değişmiyor.
“Her şeye vakit buluyorsun da bana mı bulamıyorsun?
“Hani söz vermiştin bu hafta sonu bir şeyler
yapacaktık?”
“Dosyalar gün sonuna yetişir demiştin, ne zaman gönderirsin?
Bizleri bu çıkmaza getiren ana sebepler ne olabilir?
“Hayır” diyememek
mi?
Her şeyi yapma isteği mi?
Peki yapma isteğimizin arkasındaki asıl sebep nedir?
Kabul görmek veya beğenilme isteği olabilir mi?...
Herkes beni sevsin, beğensin diye o kadar çabalıyoruz ki…
İnsanların istediği her şeye evet dediğimizde daha çok takdir alacağımızı
zannediyoruz. Bazen tüm bunları sevdiklerimizin yükünü hafifletmek niyetiyle
yapıyoruz. Ne kadar çok çabalarsak çabalayalım yaptıklarımız yine de
eleştiriliyor. Çırpınıyoruz, çabalıyoruz, kendimizden ödün veriyoruz ancak yine
de istediğimiz takdiri göremiyoruz…
İşte esas sorun burada başlıyor. Her verdiğimiz söz
aslında insanları bizden gelecek bir beklentiye sokar. İnsanlar bu sözlerin
yerine getirilmesini isterler. Söz
vermemiş olsak kimse “Niye yapmadın?” diye yakınamaz. Bizler de sıkışmışlık
hissine girmemiş oluruz…
Ya ertelediğimiz
işler... Kenarda dağ gibi olmuş ütüler, bulaşıklar, dosyalar, mailler bize
bakıyor… Katlanmayan yığınla çamaşır bir yatağın üstüne bir de sandalyenin
üstüne çekilerek sürekli yer değiştiriyor. “Nereden başlasam acaba?...
Cevabı bulamadığımızda bir kez daha erteliyoruz. İnsan ertelediklerinin çözüme ulaşacağını düşünür. Kaçtıkça
kurtulacakmış hissi büyür de büyür. Oysaki bu bir yanılgıdır çünkü kaçtığımız
her şey çığ gibi büyümeye devam eder.
Sıra dağ olmuş sanal postalar kaçarak çözülemez. Darmadağın,
toz yuvası olmuş evin temizliği ertelendikçe daha da zorlaşır. Tam o manzaranın
karşısında fotoğraf çekileceğin yerde saklama alanı doldu uyarısı çıkar karşısına. Ve o an insanda “Bunları daha önce niye silmedim ki…” düşüncesi oluşur.
İnsan aslında “Hayır”
demeyi erteledikçe, verdiği tavizlerin altında ezilmeye başlar.
Ertelenen her söz hayatın her yerine zorluk olarak yayılmaya başlar. Çünkü ertelemek problemden kurtulmaya değil
aksine onu büyütmeye sebep olur.
Bu hayatta her
şey, hakkını ister… mücadele ister… çaba ister... hedefe uygun hareket ister…
Hedef doğrultusunda olmayan her hareket insanı oyalar. İnsan, hedef doğrultusunda hareket ederse gerginliği azalır, zamanı bereketlenir. Eyleme geçemediğinde işler biriktiğinde gerginlik olur. Her eylem isteği vücuda o eylemin enerjisini gönderir. Yapmak istediklerimizin sayısı arttıkça verdiğimiz her söz, vücudu enerji ile dolardurur. Bu enerjiyi tüketemediğimizde vücutta stres olarak birikir. Bu durum bizim duygu durumumuzu ve kaygılarımızı arttırır. Harekete başlamayı veya başladığımızı bitirmeyi zorlaştırır.
Peki insanoğlu zamanı nasıl bereketlendirir ve sakince
hedeflerini eyleme dönüştürür?
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki; yapabileceklerini iste, eyleme geçirilmeyecek şeyleri
istemekten vazgeç. Vaat etme ve kimseye söz verme. Eylemlerini yapılabilecek
basitliğe ve küçüklüğe getir. Böylece büyük işlere küçük parçalar ile
ulaşıldığını görebilirsin der.
O zaman insan önce düşünebilmeli…
Eylemlerim ve istediklerim yapılabilecek seviyede mi?
Gemi rotam doğru yönde mi?
Dümen kimde? Bende mi, başkasının kontrolünde mi?
Yapıp ettiklerim beğenilmek
veya kabul görmek için mi?
Bu hayat hepimiz için yirmi dört saat... Hepimiz için yeterli zaman var…Elbette bazı dönemler
yoğunluklarımız ve eksik kaldığımız yerler olabilir. Sevdiklerimiz, ailemiz,
arkadaşlarımız ihmallerden dolayı şikayet edebilirler. Bu sürekli değilse
hayatın gidişinde olan normal süreçlerdir.
Ama tüm yoğunluklarımız sonunda dengeye gelebiliyor mu?
Onlara kaliteli vakit ayırabiliyor muyuz?
Bu hayat gelişi güzel veya ezbere yaşanacak bir hayat
değil. Bir süre verilmiş ve bizden kaliteli yaşamamız bekleniyor… Zamanı iyi
yönetmemiz bekleniyor…
Biz bu hayatı nasıl değerlendiriyoruz?
Zamanı iyi kullanıp her gün duvara bir tuğla
ekleyebiliyor muyuz?
Yoksa çok şey yapmayı isteyip, ortaya bir şey koyamıyor
muyuz?
Nasıl geçiriyoruz, günlerimizi, haftamızı, aylarımızı,
yıllarımızı?
Bir ömür gelip geçiyor...
Geçen zamanı iyi değerlendirip, eylemlerimizle
gerçekten sağlam bir duvar örebiliyor muyuz?
Final sahnesinde “İyi ve anlamlı hayat yaşamışım ne
mutlu’’ dedirtecek mi bize?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?
Verilen süreyi iyi degerlendirebiliyor muyuz?Farkındalık yaratan güzel bir yazı olmus.Teşekkürler
YanıtlaSilYaşadığımız sıkışıklığı o kadar iyi anlatmış ki. Neden kaynaklandığını da anlamış olduk. Elinize sağlık🌸
YanıtlaSilYaşanılanı en güzel şekilde özetlemiş bir yazı olmuş.Yapmamız gereken büyükten küçüğe değil küçükten büyüğe gidebilmek.Önceligimizi neye verdiğimiz zamanımızı nasıl kullandığımız. Teşekkürler ☺️
YanıtlaSilEn büyük problemimiz zamanı yetiştiremenek ve basiti küçümsemek. Günümüz de herkesin düştüğü tuzaklar. Ne güzel anlatılmış elinize sağlık
YanıtlaSilyapmak eylemi,her şeyi yapabiliyor olmak ama bir türlü kabul görememek...küçük o kadar küçük ki bu hızda küçüğü görememek küçümsemek hala farkına varamamak.
YanıtlaSilÇok doğru ve yerinde bir gözlemleme olmuş teşekkürler
SilZamanın bereketlenmesi ! Dingin ve sakin kalanın tecrübe edebilecegi bi durum.🙏
YanıtlaSilS.Y.Hayatımı Başkalarını memnun etmek için feda ettiğimi çok geç anladım hayır kelimesini kullanmadığım için şimdi biraz öğrendim için insanlar rahatsız ama ben biraz rahatladım ama sağlığımdan oldumm bu yazı çok güzelmiş tşk
YanıtlaSilEn büyük problemimiz zaman yönetimi. Çok ihtiyacımız olan bir yazı. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSil“Bu hayatta her şey, hakkını ister… mücadele ister… çaba ister... hedefe uygun hareket ister…” içimdeki tarif edemediğim hissin cümleye dökülmüş halini okudum. Hayatımızın amacı her ne ise buna ihtiyaç olan zamanı en güzel en verimli şekilde kullanmam gerektiğinin bilincinde olarak okuduğum bu yazı için çok teşekkür ediyorum.
YanıtlaSilTam da ihtiyacım olan yazı...
YanıtlaSilTeşekkürler.
Basite disiplinli olabileyelim inşAllah ..
YanıtlaSilElinize sağlık ne güzel kaleme almışınız🌸
YanıtlaSilzamanla öyle yanlış bir savaştayız ki. Elimizde zamanı, insanı, çevremizi yönetebilme gücü varken bizse hepsini yanlış kullanıp yetişememekten şikayetçiyiz.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı...
Sherry
YanıtlaSilCogumuzun muzdarip oldugu bir konuyu yazmissiniz, elinize saglik...
YanıtlaSilZamanın hic bereketi yok artık... bu lafin dendiğini cok duyuyorum son gunlerde etrafimda...
Zamanin nasil gectigini anlamayacagimuz ekstra ugraslar var artik... internet & telefon ikilisi sanki ana ugras, oraya malzeme toplamak icin yapilanlar da yan ugras oldu:)
Her isimize ve her kisiye hak ettigi zamani verebilecek bilinc duzeyi ve irade diliyorum hepimize... hatta yeni yil dilegi olsun bu:))
Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık🙂
SilEvet, hayatın karmaşıklığı içinde dengeyi bulmak gerçekten zor, küçük adımlarla başlamak ve zamanı doğru yönetmek önemli bir başlangıç olabilir.
YanıtlaSilAnlık isteklerimize iyi bakmak çok önemli. Toplamda bize ne kazandırır bizi nereye götürür onu anlayabilirsek gücümüz oranında da yapmaya çalıştığımız da birazcık da olsa halledilebilir...
YanıtlaSilEmeginize sağlık teşekkür ederiz..
YanıtlaSilBüyük işlere küçük parçalar ile ulaşılır ,Ne kadar da doğru bir tespit.Elinize sağlık 🌺
YanıtlaSil"Bu hayatta her şey, hakkını ister… mücadele ister… çaba ister... hedefe uygun hareket ister…"
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.
Temas eden güzel bir yazı olmuş…
YanıtlaSilErken başlamamak en zorlandığım konu. Tekrar tekrar deniyorum. Bu sefer motivasyon oldu bana makaleniz. Teşekkür ederim
YanıtlaSilNe güzel bir tespit, "gün herkes için 24 saat", yetişemediğimiz her detay bizi nasıl da yıpratıyor. Bu kadar sıkışmışlık içinde rahat bir hayat var aslında, anlayabilmek ve uygulayabilmek dileği ile
YanıtlaSilGüzel yazı olmuş..Kaleminize sağlık
YanıtlaSilFinal sahnesine gelmeden ertelemeden ufak ufak başlamak gerek finalde mutlu olabilmek için inşallah 😊
YanıtlaSilÇoğumuzun muzdarip olduğu bir konu
YanıtlaSilGüzel bir yaklasim🫠
Tek bir şeye odaklanmak çok şey katıyor hem zaman daha dingin akıyor hem de yaptığın şey bereketleniyor anlamına ulaşıyor, kabul edelim her şeye yetemeyiz. Teşekkürler 🌸
YanıtlaSilBu hayatta her şey hakkının verilmesini ister. Büyük büyük sözler verip ufak ufak kaçmayla olmuyor. Söz verdikçe kaçasım geliyorsa o zaman söz vermeden harekete geçmek en sağlıklısı...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş hakikaten elinize emeğinize sağlık. O kadar iyi ve detaylı anlatılmış ki, insan durup bir düşündüğünde kendine baktığında ne kadar doğru olduğunu anlıyor. Çok teşekkürler...
YanıtlaSilRutin ve düzenli yaşam, güvenli alanı temsil eder. İnsan güvende hissetmek ve hissettirmek için yetişmek ister. Sorun 24 saati 48 saatlik gibi yaşamaktadır. Bu da her vakit ayirdigimiz işe veya kişilere olan verimimizi böler. Ve ne guvende hissederiz ne de guven verir...24 saat daha fazlası değildir. 24 saat 24 saattir çok şeyle değil dolu dolu odaklanabilecegimiz derinlikleri temsil eder. Ellerinize ve kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı kaleminize sağlık.
YanıtlaSilBu hayat hepimiz için 24 saat..
YanıtlaSilHedefe uygun hareket edenler için de, etmeyenler için de..
O halde zamanın yetmiyor oluşu, acaba bizim yapıp ettiklerimizin bir sonucu olabilir mi ?
Kaleminize sağlık, çok faydalı bir yazı olmuş ✨
Adeta kendimi okuyor gibi hissettim. Sonuçları ve sebepleri gösteren çok faydalı bir yazı olmuş. Emeği geçenlerin eline sağlık.
YanıtlaSilZamanı iyi değerlendirip , iyi ve anlamlı hayat yaşamış olanlardan olmak dileğiyle…
Bu hayatta en sevmediğim özelliğim ertelemeye olan meylimdir. Ne yazıkki hep aynı yerden vurulurum. Yeteri kadar istemek vurgusu şahsım adına önemli bir vurguydu. Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSil"yine de istediğimiz takdiri göremiyoruz…" Takdir edilmek için değilde kendimizi geliştirmek için yapsak sanırım amaca daha uygun hareket etmiş oluruz. Elinize emeğinize sağlık....
YanıtlaSilTeması güzel , farkındalık ve fayda sağlayan bir yazı olmuş emeklerinize sağlık 👏🏻
YanıtlaSilBir yerlere yetişememe hissi… tekrar düşünüp gözden geçirmemi sağlayan bir yazı…
YanıtlaSilHerşey hakkını ister...
YanıtlaSil