Arı Gibi Üret, Mutlu Ol

İnsanlar bu hayatta MUTLU olmak isterler. Aldığı kararlarda, çıktığı yollarda,  tercihlerinde mutluluğu ararlar. Ama nasıl mutlu olacağımızı, nereden başlayacağımızı  bilemeyiz ve fark etmeden yerimizde sayardururuz. Kimi zaman da vazgeçip bırakırız. 

Deneyimsel Öğreti der ki, ‘'İnsanın MUTLU olmasının yolu ÜRETİMİNDEN geçer’’.

Peki nedir ÜRETİM?

Üretim, olumlu yönde hareket halinde olmaktır. 

Nasıl ki hareket ettikçe vücuttan toksinler atılır vücut şifa bulursa, aynı şekilde kötü düşünceler de hareket ettikçe zihinden  atılır. Hareket vücudun şifası olduğu gibi  zihnin de şifasıdır.

Tıpkı bir bal arısı gibi. Bal arısı sürekli çalışır, hareket eder. Bir çiçekte polen bulamaz, diğerine gider, pes etmez. Hani derler ya; “Arı gibi çalışkan.” Üstelik bunu diğer arılardan bir beklenti içine girmeden yapar. “Bugün dinleneyim, biraz da siz çalışın demez. Kendi üstüne düşeni yapar, yük alarak devam eder hayatına.  Ne kadar uzun mesafe uçar, farklı çiçeklerden polen toplarsa balının şifası o kadar artar. İnsanlarda bir konuda ne kadar emek verirse o iş o kadar kaliteli ve sağlam olmasının sebebi aynıdır. 

Kovanda sıkı bir iş bölümü vardır. Kimi, gelen poleni kendi özüyle birleştirir. Kimi olan balı havalandırır, kimi de kovanı temizler, kimi işçi arıları doğurur. Bir bütünlük içerisinde hareket eder kovanın üyeleri. Tüm arılar yaşamlarını devam ettirebilmek çin üretim yapmaları gerektiğini bilirler. Ortak hedefleri için üretimde birleşir bal arıları.

İnsan da aynı bir arıdan deneyim transferi yaparak, hayatına Üretim kattığında MUTLULUĞU bulur. 

İnsan tüketerek mutlu olacağını zanneder. Aslında durum hiç de öyle değildir.

  • Hangi arı çalışmadan sürekli dinlenmiş?
  • Hangi arının balı kendiliğinden olmuş?

Hayat aslında bazı önemli yasaları gözümüzün önüne gizler. Ama bunları ancak irdeleyince görebiliriz.


ARI GİBİ ÜRET MUTLU OL

Hayatta her şey hareket halindedir ve bir süreklilik vardır. Hareket yoksa kirlilik başlar.  Tıpkı akan suyun berrak, canlı, içilebilir olması; durgun  su birikintisinin ise bakteri, kir biriktirmesi gibi. 


Bizler de akan su gibi HAREKET ettikçe canlanmaya başlarız. Yapmamız gereken işler ya da hedeflediğimiz şeyler gözümüzde büyümez. Bir işi bitirir, diğer işe geçeriz. Hareket halinde olmak diğer harekete geçişi kolaylaştırır. Duran arabaya yön veremediğimiz gibi durağan vücutta yön almaz. 


Tüketim ise insanı cansızlaştırır. Tükettikçe mutlu olacağını zanneder insan ama işler hiç de öyle olmaz. 

  • Her gün başka mekâna gidelim.
  • Şimdi evde kim yemek yapacak? Dışarıda yiyelim.

Alışveriş yapmaktan dolabı dolar, taşar ama hala ne giyeceğini düşünür insan. Öyle söylenmemiş miydi bize? Alışveriş yap, ye, iç, gez, eğlen hayatın tadını çıkar. Bir daha mı geleceğiz dünyaya?

  • Peki insan bunları yaptıkça mutlu olabiliyor mu? Yoksa bunları yaptığı halde mutsuz olan insanlar mı görüyoruz.
  • Böyle hayatın tadı çıkıyor mu yoksa git gide bir şeylerin tadı daha fazla mı kaçıyor? 

Zamanı birkaç sene öncesine geriye alalım biraz. Dünyayı etkileyen salgın hastalık döneminde özgürce gezemediğimiz zamanlara dönelim. 

Arkadaşlarımızla her gün dışarıda yemek yiyemediğimiz, alışveriş yapamadığımız zamanlara. Ne hissetmiştik, ne zorluklar ile karşılaşmıştık?

“Ben bunlardan mı ibaretmişim? Gezme tozma, eğlenme, arkadaşlar olmayınca benden geriye bir şey kalmıyor mu yani?’’

Ne büyük sıkıntı, belki de sıkıntı diye düşündüğümüz inanların kendileriyle yüzleşmesiydi.

Belki de MUTLU olduğumuzu zannettiğimiz hayatın gerçekleriyle yüzleştik.

Peki ne yaptık?

Aslında çoğumuz o dönemde dibi gördükten sonra bir şeyler yapmaya başladık. hiç ekmek yapamayanlar çeşit çeşit ekmek yapmayı öğrendi. 

Börek yapamayan “Bari evdeyim, onu da öğreneyim.” dedi. 

Kazak örenler, müzik aleti çalmayı öğrenenler, resim yapmaya başlayanlar, bir türlü bitiremediği hatta başlayamadığı kitapları bitirenler…

Bizler bu hayatta ürettikçe mutlu oluruz, canlanırız.

Hiç hantal arı görüyor muyuz doğada? Ancak balın içine düşüp hareket edemediğinde hantallaşır arı, üzerine ağırlık çöker.

Bizler de hareket etmediğimizde ağırlık çöker üzerimize. Oturduğumuz yerden kalkmak istemeyiz. Kaslarımız hareketsiz kaldıkça güçsüzleşir. Biraz iş yaptığımızda çabucak yorulmaya başlarız. Vücudumuz da ona göre şekil almaya başlar. Gözlerimiz baygın bakmaya başlar, canlılığımız azalır. Ve uzun hareketsizlikler sonrasında harekete başlamamız da zorlaşır.  

Peki neden olur bu?

Biz durağan halde kaldığımızda da tüketime geçeriz aslında. Kendimizi gelişime yönelik zorlamadığımız her an, olanı tüketiriz. Biraz rahat edeyim diye düşünüp kendimizi dinlenmeye aldığımız her an… 

Mesela teknolojiyle beraber yaşantılarımızın geldiği noktaya baktığımızda aslında bunu rahatlıkla görebiliriz. Evlerimizde kullandığımız elektronik eşyalar  hayatlarımızı kolaylaştırdı belki. Ama diğer taraftan tüketimlerimizi de artırdı. Yediğimiz, içtiğimiz bir çok şeye ulaşabilir durumdayız ve hazıra alışmak uzun sürmedi. bu durum üretimde ki zamanımızı azaltmamıza sebep oldu. Gelişimimiz için daha çok üreteceğimiz yerlerde tüketimlerimiz artmış oldu. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki, ‘’Bu hayatta ilerleyemezsen mutlaka

gerilersin’’.

Peki bizler hangi yöndeyiz? İleri mi gidiyoruz, geri mi?

  ÜRETİME yönelik ne kadar zorluyoruz kendimizi?

  • Hangi zayıf yönlerimizi GÜÇLENDİRMEYE çalışıyoruz?
  • Gerçekten MUTLU olmak istiyor muyuz?

Biz yapamadıklarımızı yapabilir hale geldiğimizde hayatta güçlenmeye ve mutlu olmaya başlarız.  ÜRETİM bizim yapamadıklarımızı yapabilir hale gelmemizi sağlar. Aynı zamanda o konuda marifetimiz artmaya başlar. Marifet kazandıkça da daha kolay yapabilir duruma geliriz. Motivasyonumuz yükseli ve özgüvenimiz artar. 

Tıpkı bir bal arısının kovanın içinde bal yapacak yer kalmayınca yeni bir kovana geçmesi gibi. Gelişen bal arısı kabına sığmaz ve oradan taşar. Başka bal yapacak alanlar açarkendine.

Biz de hayatta kabımıza sığmadığımızda, kendimizi yeni alanlar açmaya zorladığımızda gelişmeye başlarız. Bu gelişim bizi MUTLU eder. ÜRETTİKÇE yeni yollar açılır insana.

Yeni yollar açmaya, kabına sığmayıp taşmaya, mutluluğu keşfetmeye var mısınız?

Tıpkı BAL ARISI gibi…

Kim Kimdir?

İlişkilerde Ustalık Nedir?

Başarı Psikolojisi Nedir?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Nedir?


25 Yorumlar

  1. Tüketimi artırınca daha çok ve çabuk yorgunluk hissi çok kötü ama üretim artınca yorulduğunu oturana kadar anlamıyorsun bal gibi bir uyku uyuyorsun mis..

    YanıtlaSil
  2. hayatın tadını çıkarmak zannettiğimiz ne çok hatalar yapıyoruz.. hayatta gerçekten de ürettikçe mutlu oluyoruz..

    YanıtlaSil
  3. İnsan başında zorlanıp sonrasında güzelleşen şeyleri hayatına aldığında neler kazanır aslında…üretim hayatımızda mutluluğun sebeplerinden… Anlamlı bir yazı olmuş elinize sağlık…🌱

    YanıtlaSil
  4. ‘’Bu hayatta ilerleyemezsen mutlaka gerilersin’’. Çok manidar. Üretim ve özgüven ilişkisi ne güzel kurulmuş. Üretimleri artırıp, keyifli bir hayat geçirmek temennisiyle. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. Çok guzel bi yazi olmuş herkesin zorlandigi bi konu.Üretimin başındaki anlik aciya sabredenler mutluluğu bulanlar huzurlu olanlar..

    YanıtlaSil
  6. Tükettikçe mutlu olacağımızı sanıyoruz ama mutluluğun sırrı üretimde olmak. Ellerinize sağlık çok güzel bir yazı

    YanıtlaSil
  7. Hayatta ürettikçe mutlu oluruz. Bizi geliştiren güçlendiren üretmek. Durdukça yoruluyor insan gerçekten.. Çalışmak bize asıl canlılığı veren..Emeklerinize sağlık..

    YanıtlaSil
  8. Ne güzel bir anlatım olmuş. Motive edici, kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  9. İnsanın içi nasıl da rahatlıyor gerçekle temas edince... Tükettikçe tüketiyoruz ve rehavete kapılıyoruz. Oysa sahiden en tüketmediğimiz daha doğrusu istesek de tüketemediğimiz o zamanlarda ne kadar da mutluyduk. İnsan ürettikçe hafifliyor, güçleniyor. Üretmek ve ürettiğini başkasına sunmak, tebessüm ettirmek insanı sahiden mutlu ediyor. Karşısındaki tüketim ise insanı doyumsuz bir hale getiriyor. Ekmek yapınca mutlu olan o insan 5 çeşit ekmek yese de mutlu olamaz hale geliyor. İnsana esas mutluluk kaynağını anımsatan çok güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  10. hareket varsa şifa var… çok güzel bir yazı olmuş emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  11. Boş kaldığım zamanlarım geldi aklıma. içimdeki kuruntulardan kurtulamazdım ve daha da kötüye giderdim.. Hayatta boşluk yok.. üretince ancak zihin temizlenmeye başlıyor.. Hep üreten olabilmek dileğiyle 🍀 bal arısı gibi..😊

    YanıtlaSil
  12. İnsanın bu hayattaki en büyük yanılgılarından biri mutluluğun tüketerek elde edileceğini düşünmesidir belki de. O yüzden hep daha fazlasına sahip olmak ister ve her sahip olduğundan sonra aldıkları bir o kadar değersizleşecektir oysa. Gerçekleri algılayıp sahteden uzaklaşacağımız günlere….

    YanıtlaSil
  13. D.T.Ö bana en güzel öğrettiği konulardan biriside üretim ve tüketim arasında ki denge.kaleme alınmış bu güzel yazıdada bu en anlaşılır şekilde bize sunulmuş . Üretim yapıp tüketime geçmek bir çok şeyi dengeliyor hayatımızda. Kaleminize sağlık .

    YanıtlaSil
  14. Üretmeden insanın hayatınds mutlu olması çok zor. Dışarıdan birilerinin birşey yapması mutlu etmez. O zaman sürekli birilerinden beklemeye başlarız. Hediye bekleriz, o yapsın, o getirsin deriz. O zaman da hayatımiźdaki d3nge bozulur ve tüketimlerimiz artar. Mutsuz olmaya başlarız.

    YanıtlaSil
  15. Yaşamda herk sin aradığı mutluluğun sıırı üretmek ve bunu aşırılığa kaçmadan belli süreklilikte yapmak harekette kalmakmış meğer…kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  16. Motive edici bir yazı olmuş. Tüketimimin arttigi ve üretime geçmekte zorlandığım bir döneme denk geldi. Iyi ki karsilastim. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  17. "Öyleyse bir işi bitirince diğerine koyul." Sürekli tüketmek, durağanlık insanı çok mutsuz ediyor. Durmak yok üretime devam :)

    YanıtlaSil
  18. Arı gibi üret.. Hep daha canlı hareketli..🐝

    YanıtlaSil
  19. İnsan üretmedikçe beklentisi başkasından oluyor. Sürekli şikayet ediyor. Mutsuz olduğu gibi etrafındakileride mutsuz ediyor. Ne güzel anlatılmış elinize sağlık

    YanıtlaSil
  20. Meliha Tükenmez22.03.2024 19:55

    Gerçekten insanı sıkı ve diri yapan üretimden başkası değil. Bal arısına ALLAH bir hedef belirlemiş. İnsana ise hedefini kendin belirle demiş. Hedef olmayınca her şey kontrolümüzden çıkıyor.... Önce hedef, sonra hareket inşALLAH....Elinize, emeğinize sağlık ... Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  21. Merve Ay - Vazgeçmemek, emek vermek, karşılığını görmek, yaptıkça yapası gelmek.. Bir işi bitirip diğerin koyulmak. Hayata, yaratılana uyumlanmak.. Ne güzel

    YanıtlaSil
  22. Allahverdiyeva Xumar26.03.2024 15:10

    Ne garip insan ürettikçe üretesi, tükettikçe de tüketesi geliyor.

    YanıtlaSil
  23. İnsanı motive eden ürettikçe kazanmak ve üretmeye devam ettikçe iyi hissetmek. Kaleminize sağlık 👏🏻

    YanıtlaSil
  24. Tekrar tekrar okunası bir yazı...
    Üretmediğimiz her an geriye düşüyoruz ve hayatta boşluk olmadığı için yerini hemen tüketim alıyor. Düşüncelerin yerini de kötü düşünceler almaya başlıyor. ÜRETİM de olmak, faydalı işler yapmak bu hayatta kendimize yapacağımız en büyük iyilik. Tıpkı bal arısı gibi...Hiçbirşey boşuna yaratılmamış, bir örneği verilmiş, hayatımızda kullanalım diye. Neyi transfer edeceği ise seçimlerimize bağlı... ÜRETİM ya da tüketim?

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski