Günümüzde,
telefonlarımız ayrılmaz bir parçamızmış gibi yaşıyoruz. Büyük, küçük hepimizin elinde telefonlarımız
var. Sabah uyanır uyanmaz ilk ona bakıyoruz. Gece uyurken başucumuzda birlikte
uyuyoruz, bizim için olmazsa olmazlar. Çağımız teknoloji çağı, onlarsız
yapamayız artık diye düşünüyoruz. Bize
sağladığı imkanlardan
yararlanıyoruz. Baktığımızda hayatta her imkanın avantajı olduğu gibi dezavantajı
da var aslında.
En
yakınlarımızla telefonla kurduğumuz kadar bağımız kalmadı. Telefonlarımız her
an elimizde, yanımızda ve aklımızda. Yangında kurtarılacaklar listesinin ilk
maddesi gibi hayatımızda. Şarjı azalsa hemen telefonumuzun ihtiyacını dert edip
şarja takıyoruz. Özgürlüğümüz ise, şarj kablosunun uzunluğu kadar. Bırakıp bir adım
öteye gidemiyoruz.
Hepimiz
için durum böyle olduğu gibi çocuklarımız için de böyle. Bizlerse
çocuklarımızın telefondan uzaklaşıp ders çalışmalarını, sorumluluklarını yerine
getirmelerini bekliyoruz.
Oysaki
bizler telefonla olan ilişkimize ne
kadar mesafe koyabiliyoruz?
Onlara
da fark etmeden model oluyoruz çünkü biz hayata bakarken çocuklarımızsa bize
bakıyor. Bizi modelliyor, bizler doğru davranmıyor olmamıza rağmen
çocuklarımızdan sürekli doğru davranışlar bekliyoruz.
- “Ders çalışmıyorsun ama telefona
gelince saatlerce elinden düşmüyor?”
- “Sendeki imkanlar bende olsaydı
neler yapardım neler?”
- “Senin yapman gereken sadece ders
çalışmak. Bunu bile yapmak zor geliyor. Bırak artık şu telefonu..” diye söylenip duruyoruz.
Problemi
ders çalışmamaları ya da sorumluluklarını yerine getirmemeleri olarak
görüyoruz. Problemi doğru
belirleyemediğimiz de çözüme
ulaşamıyoruz. Böylece bir ömür çözüme ulaşamadan söylenerek geçip
gidiyor.
Düşündüğümüzde
bizleri marifetlendiren hayata karşı güçlenmemizi sağlayan neydi?
Sahip
olduğumuz imkanlar mı yoksa imkansızlıklar mı?
Oyuncaklarımız
bu kadar yoktu ama oyun kurabilme, eğlenebilme marifetimiz vardı. Özel hocalarımız, dershanelerimiz, bu kadar imkanlarımız yoktu. Buna rağmen kendi
kendimize ders çalışabilme marifetimiz vardı. Bir yandan bu kadar
eğlendiricilerimiz de yoktu ama mutluyduk. Eninde sonunda canımız sıkılır
dersimizin ya da sorumluluklarımızın başına geçerdik. Can sıkıntısı ne kadar
önemli bir şeymiş aslında. Eğlendiricilerimiz yokken ne zaman canımız sıkılsa
hemen bir şeyler üretirdik. ÜRETTİKÇE
de MUTLU olur, o üretimler rutinimiz haline dönüşürdü.
Bugün
ise çocuklarımıza her imkanı
eksiksiz sunmaya çalışıyoruz. Sunamadığımız her imkanı ise problem olarak görüyoruz. Kendimizce hayatlarını
kolaylaştırdığımızı, güzelleştirdiğimizi, onları mutlu ettiğimizi düşünüyoruz. Problem olarak gördüğümüz aslında
onların şifası.
Bu yüzden de neyin problem neyin
imkan olduğunu doğru tanımlamamız çok önemli. “Bizim
imkanlarımız yoktu çektik, onlar çekmesin yardım edelim’’ diyoruz. İmkan
sunmakla kalmayıp onların alması gereken sorumlulukları da ellerinden alıyoruz.
Bunları da çok iyi niyetle yapıyoruz. Zaman zaman da sabrımız kalmadığı için böyle yanlış davranabiliyoruz.
Ayakkabılarını
bağlaması için geçen süreye tahammül edemiyor, biz hallediyoruz. Aslında o
sırada sadece ayakkabısını bağlamıyor. Hayatta sabretmeyi, karşılaşacağı
problemlerde pes etmemeyi de öğreniyor. Ya da odasını toplarken, odası
istediğimiz gibi olmayınca “çekil çekil” diye elinden alıyoruz. Sonra da “her
şeye ben mi koşacağım” diye söyleniyoruz. Yapması gereken ödevlerinde, oturup
onlar yerine biz hallediyoruz. Yapamadıklarında veya eksik yaptıklarında
karşılaşacağı durumla yüzleşmesine engel oluyoruz.
Çocuklarımızı
yetiştirmekle sorumluyuz. Doğaya baktığımızda da öyle değil mi?
Bir
kedi, yavrusuna avlanabilmeyi öğretiyor. Ne zamanki kendisine yetebilecek marifeti kazanıyor anne sadece uzaktan
izlemeye başlıyor. Bir kuşa baktığımızda, onun da öyle olduğunu görüyoruz.
Bir
çocuğun da bu şekilde asıl ihtiyacı marifet
kazanabilmek. Kendi ayakkabısını bağlayabilen, odasının sorumluluğunu alabilen,
ödevlerini yapabilecek marifette olmak. Kendi işini bulabilen, kendi düğününü
yapabilen bir insan olabilmek. Zorluklarla baş edebilme marifetini kazanmış
olabilmesi önemli olan. Bizlerse sonuçlarla
ilgilendiğimizde esas problemi
göremiyoruz. Son sahnede; çalışılmayan dersleri, bağlanamamış ayakkabıyı
görüyoruz. Halledilememiş ödevlere tepki veriyoruz.
“Çözüm sebeplerde gizlidir,
sonuçlar da değil.” der Deneyimsel Tasarım Öğretisi. Sonuca
götüren sebepleri ortadan kaldırmadan, marifetlendirecek ÜRETİME yönlendirmeden başaramıyoruz.
Her
yaşın kendine göre üretimi vardır.
Ona küçük yaştan itibaren yaşının karşılığı olabilecek görevler vermemiz
gerekir. Ailenin sadece imkanlarına değil, emeklerine de ortak olan bir çocuk
ancak marifetlenebilir. Sofrayı hazırlarken, evi toplarken, dışarıda yapılması
gereken işlerde yardım ederek güçlenir. Çok fazla eğlendiricinin olduğu yerde
bir insan üretmekte zorlanır.
Ders
çalışmayan bir çocuk hemen ders çalışmaya başlayamaz, ya da odasını hemen
toplamaya başlayamaz. Ama tüketim kanallarını kesince çocuk önce sıkılacaktır.
Sonra da, hayatta boşluk olmadığı için kendine uğraşlar bulmaya başlayacaktır.
İster istemez tüketemediği için üretime yönelecektir.
Tıpkı
suyun bir tarafa akması istendiğinde, diğer kanalları kapatarak bir yerden
akmaya mecbur bırakılması gibi…
İnsanda doğru yerde tüketimlerde
seçenekleri azalttığında ancak su gibi yolunu bulup akabilir…
Kendine hayatına şifa,
çevresindekilere de yol gösteren olabilir..
Ne mutlu ki şifa ve doğru bir yol
olabilenlere…
Öncelikle elinize , yüreğinize, kaleminize sağlık; cok güzel bir yazi olmuş büyük bir zevkle okudum yazınızı. İşlediğiniz konular herkesin yüreğine dokunup kendi kendine konuşmasına sebep oluyordur. Buna eminim...
YanıtlaSilbiz hayata bakarken çocuklarımızsa bize bakıyor... faydalı bir yazı olmuş emeğinize sağlık 🌺
YanıtlaSilimkan sandığımız ama bizleri kısırlaştıran ne çok bağımlılığımız var... Çocukların sıkılmasına bile izin vermiyoruz ki yeni arayışlara üretime kendisini zorlaması için... Aynı zamanda sebeplerin ne kadar önemli olduğunu unuttuk.. bu yazı bir çok şeyi hatırlattı aslında. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSilİmkanlar artıkça malesef kendimiz için daha az çaba sarf ederek olduk. Halbuki o verilen imkanda sınavımızın bir parçası.Mesele onu doğru kullanıp kullanmamakta.
YanıtlaSilEn büyük imkanımız imkansızlıklarımız...
YanıtlaSilO imkansızlıklar içinde yapıp ettiklerimiz de bize en çok teması olan şeyler oluyor. Hayatımızda tat aldığımız, unutamadığımız şeyler çoğunlukla o zamana denk geliyor 🙂
Elinize emeğinize sağlık⚘️
İyi bir şey yaptığımızı sanarken aslında ne büyük zarar verdiğimizin farkında bile değiliz. Onlara imkan verdikçe daha iyi olacaklarını düşünüyoruz. Ya da sorumluluklarını bilmeyip yerine getirmedikleri her görevlerini onlar yerine yapıp açıklarını kapatınca düzelecek sanıyoruz. Oysa ki alınmayan sorumluluğun sonucu ile karşılaşmadan o çocuk sorumluluğunu bilmiyor. Gerçek problemi gösteren bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık :)
YanıtlaSil“Ben yaşayamadım çocuklarım yaşasın” düşüncesiyle bütün marifetlerine set koyuyoruz meğer ne acı…
YanıtlaSilEllerinize sağlık çok güzel olmuş
YanıtlaSilİmkan imkansızlaştırıyor demek ki güzel yazı. Emeği geçnlerin ellerine kalemlerine sağlık
YanıtlaSilHer imkan bir imkansızlık getiriyor.
YanıtlaSilHer imkansızlıkta bir imkanı beraberinde getiriyor. Açlık insanda ne kadar çok işe insanın marifeti o kadar artıyor.
Çocukları yetiştirmekten, kendini yetiştirmeye kadar geçen süreci ne kadar güzel anlatan bir yazı. Emeğinize, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilNe yazık ki imkanlarımızla çocuklarımızı kirletebiliyoruz.
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık.
Günümüz çocuklarını bireylerini anlatan okurken neyi değiştirebilirim dediğim çok anlamlı bir yazı. Yazanın eline kalemine sağlık.
YanıtlaSilFaydali bir yazi olmuş elinize saglik. Bu yaziyi okuyup kabullenebilecek egolari olan ebeveynlere ulaşması dileklerimle...
YanıtlaSilYediden Yetmişe dokunan ,farkındalık dolu bir yazı.Kaleminize sağlık
SilHer zorlukla birlikte bir kolaylık vardır yasasının zıttını düşündürdü bu yazı bana. Her imkanla, Her kolaylıkla birlikte bir zorluk var aslında. İmkanlar insanı köreltip marifetlenmesini engelliyor farkettirmeden. İmkanları gerektiği kadar, bağımlısı olmayacak kadar hayatımızda tutabilsek keşke...
YanıtlaSilİmkanların aslında avantaj gibi görünüp dezavantaj olduğunu öğrenmek muazzam bir bilgi, teşekkürler 🤗
YanıtlaSilÇocuk yetiştirmek gerçekten zor bir iş. Çoğu insan yetiştirmek yerine büyütmeyi tercih ediyor. Daha az zahmetli olduğu için. Ama bunun sonucu ile karşılaştığında da şikayet etmeye başlıyor.Halbuki en baştan doğru davransaydı bu sonucu yaşamayacaktı. Buna rağmen hala bir dönüş yolu var mı ? Evet...
YanıtlaSilDoğru yerde tüketimleri azaltıp hortumdaki su gibi tazyik oluşturup üretime yönelmek.. böylelikle de daha faydalı ve mutlu bir hayata sahip olmak... ne güzel bir yazı.. kaleminize sağlık
YanıtlaSilBu zamanda çocuklar sıkılmaya dayanamıyor… Aydinlatiici bir yazi olmuş. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilHayallerimizi gerçekleştiredikçe çocuklarımız üstünde hayal kuruyoruz. Yanlış olduğunu anladığımızda zaman çoktan geçmiş oluyor. Elinize , yüreğinize sağlık .
YanıtlaSilAnne babalar olarak tüm şartlarımızı zorlayarak onlara sunduğumuz onca imkanın aslında çocuklarımızın gelişimlerin önünde nasıl büyük bir engel olduğunu farkettiren bir içerik olmuş. Emeklerinize sağlık🌿
YanıtlaSilimkan diye sandıklarımız asıl problemlerimizmiş meğer... nasıl bir zıtlık.. üzerine çok düşünülmesi gereken bir yazı.. emeklerinize sağlık..
YanıtlaSilBize verilenler, imkanlar hareketimizi durdurduğunda problem haline geliyor. İmkanları bize fayda veren seviyede tutabilmek yoksa problem haline geliyor, marifetsizleştirmeye başlıyor. Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİmkanı verdikçe mücadele gücünü de elinden almış oluyoruz... Bu tuzaklara dusmeyenleri bu devirde tebrik etmek gerekiyor... Hem imkan verip hemde üretimde olmalarını istemek ise zulümden başka birsey değil.... Herkesin okuması dileği ile...
YanıtlaSilNe mutlu ki şifa ve doğru bir yol olabilenlere…
YanıtlaSilKaleminize düşüncenize sağlık. İnsan yetiştirmek istiyoruz ama doğru rol modelmiyiz düşündürücü bir yazı. Aynayı kendimize tutmamıza vesile oldunuz teşekkür ederiz 💐
YanıtlaSilİnsan ihtiyaçları doğrultusunda hareket eden bir canlı. İmkanları arttıkça ne yazıkki hareketi de azalmaya başlıyor, sebep oluşturmak için çaba sarfetmeye gerek duymuyor, açlığı olmadığı için de marifeti azalıyor. O yüzden gerek kendimiz gerekse yetiştirmekte olduğumuz çocuklarımız, elemanımız ya da çevremizdeki kişilere imkan sunarken bir durup düşünmemiz gerekiyor.
YanıtlaSilProblemi doğru belirleyemediğimiz çözüme ulaşamıyoruz...
YanıtlaSilİmkan dediklerimiz bizi imkansızlaştırıyor gerçekten. Kaleminize sağlık 🍀
YanıtlaSilİmkanlar en büyük imkansızlığımız...
YanıtlaSil