HER ŞEYİN BİR SINIRI VAR!
“Yaşasınnnnnn!!!
Müjdemi
isterimmmm, atandımmmm!!!”
İsmini
atananlar listesinde görünce sesi bütün evde yankılanmıştı Leyla’nın. Sevinçten
yerinde duramıyor, karşısına çıkan herkese sarılıyordu.
Uzun bir
süredir sınava hazırlanmıştı. Mezun olduktan sonra özel dersler veriyordu. Ama
artık böyle devam etmek istemediği için bu sene sınava hazırlanmaya karar
vermişti. Annesinin “Yeter kızım çok çalışıyorsun.” demesine aldırış
etmeden çalışmıştı. Nihayet emeklerinin karşılığını almış olmanın mutluluğunu
yaşıyordu. Bir taraftan da gideceği okulun, öğrencilerinin ve yapacaklarının
hayalini kurmaya başlamıştı.
Bir an
önce hazırlıkları tamamlayıp yeni okuluna kavuşacağı için sabırsızlanıyordu.
Çocukluğundan beri istediği bir şey değildi aslında. Her sene fikir değiştirir,
ne olmak istediği sorulduğunda farklı bir cevap verirdi. Kimi zaman hemşire,
kimi zaman doktor, kimi zaman avukat, zaman zaman da psikolog... Bazen de
hostes olup uçmak istediğini söylerdi. O dönem hangi meslek popülerse onu olmak
isterdi. Sınava hazırlandığı sene yakın arkadaşları öğretmen olmak istediği
için o da bu bölümü tercih etmişti.
Kardeşi Leyla gibi değildi. Çocukluktan beri kafasında tek bir meslek vardı. “Ben mühendis olacağım.” diyor başka bir şey demiyordu. Onun bu haline hem çok özenirdi hem de anlam veremezdi Leyla. Bir şeye karar verdi mi vazgeçirmek çok zordu. Leyla ise kardeşinin aksine yeniliklere hemen adapte olurdu. Sadece meslek seçiminde değil başka konularda da öyleydi.
Tatilde
bile insan hayatına bu kadar dikkat eder midiye hayret ediyordu Leyla. Onun için
tatil demek eğlence demekti. Kaldıkları otelin açık büfesini görünce daha önce
denemediği ne kadar yemek varsa hepsinden tadardı. Hayretle izliyordu kardeşi
Leyla’nın bu halini. Bir insan bu kadar yiyeceği nasıl yiyebilirdi? Hem de bir
ondan bir ondan, “Nasıl olsa midede karışıyor.” derdi Leyla. Yemek
yemekten bu kadar mutlu olabilir mi diye düşünmeden edemezdi. Çünkü yemek yemek
kardeşi için açlığını gidermekten ibaretti. Yediği her şeyi sırayla
yer, birbirine karıştırmazdı. Birini bitirir, sonra bir diğerine başlardı. Yeni
lezzetlere açık değildi. Sadece daha önce yediği ve sevdiği yemekleri tercih
ederdi. Günün sonunda ise Leyla o kadar şeyi yemenin acısını çekmişti. Bütün gece
burnundan gelmiş, kardeşi yine dayanamayıp “Sana bu kadar karıştırma
demiştim! ”diye söylenmekten kendini alamamıştı. “Midenin de bir sınırı
var, nasıl sığdırsın onca yemeği içine?”
Arkadaş
edinirken Leyla hemen kaynaşır, samimi olurdu. Birlikte sinemaya gider,
alışveriş yapar, yemeğe çıkardı. Yeni tanıdığı insanlarla hemen kaynaşır,
keyifli zaman geçirirdi. Aradan biraz zaman geçince o samimiyeti azalır hatta
bazı zamanlar bir süreliğine küserdi. O sırada yeni bir arkadaş edinince diğerini de
unuturdu. Arkadaş edinmekte zorlanmıyordu ama arkadaşlıkları da kısa sürüyordu.
Kardeşinin ise yıllar süren arkadaşlıkları onu hayrete düşürüyordu.
Kardeşi, “Öyle
herkesle arkadaş olunmaz. Hayatına aldığın insanlara biraz dikkat etmelisin. O
zaman senin de uzun süreli ilişkilerin olabilir.” derdi. Kardeşinin
meslek seçimindeki istikrarı arkadaşlıklarında da vardı. Senede bir kere de
olsa görüştüğü ilkokul arkadaşı vardı. Farklı şehirlerde yaşıyor olsalar da bağlarını
koparmamışlardı. Doğum gününde arayıp hatırını sorardı. Bir araya geldiklerinde
eski günlerini yad ederlerdi. Liseden, üniversiteden görüşmeye devam ettiği
arkadaşları vardı. İşyerinde de öyle herkesle samimi olmazdı. Kolay arkadaş
olmazdı ama güvendiği zaman da onun hakkında kötü bir söz söyletmezdi. Seçim yaparken daha dikkatli olmaya çalışırdı.
Kardeşini gözlemlediği ve üzerine düşündüğü bir gün geçirmişti. Öğretmenlikle yeni bir sayfa açılacaktı. “Atanmayla birlikte hayatımda daha sınırların olacağı bir süreç planlıyorum. Çünkü niyetim öğrencilerimi güzel yetiştirebilmek.” dedi kendi kendine.
İnsan
vücudunun bir sınırı var, arabanın alacağı benzinin sınırı var, bir lambanın
aydınlatacağı alanın sınırı var. Mahallenin, ilçenin, şehrin, ülkenin sınırları
var. Sınırlar insan daha konforlu, daha güvenli bir yaşam sürebilsin diye var. Hayatın
birçok alanında olduğu gibi ilişkilerde de sınır olmazsa olmaz.
Deneyimsel
Tasarım Öğretisi der ki: “Sınırlarımızın olması hayatımızı daha kaliteli
yapar.”
Sınırlarımız
olduğu zaman daha doğru seçimler
yapmaya başlarız. İlişkilerimizde daha kaliteli olmaya başlar. Neyi yapıp neyi
yapamayacağımızı bilir ona göre adımlar atarız. Sınırlarımız olmadığında
ise gelişigüzel seçimler yapmaya başlar ve sonunda zarar gören taraf oluruz.
Dünümüze
göre daha iyi olabilmek için daha kaliteli seçimler yapmak bizim elimizde.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bu yazıda emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum
YanıtlaSilSınırlar insanı tavizlerden korur. Hayata karşı net bir duruş sergilemesini sağlar. Emeklerinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş 🌸
YanıtlaSil"Sınırları olmayanın imtiyaz hakkı da olmaz"
Kaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilSınırlar ve hayat !
İkisi arasında uyumu yakaladığımızda her şey daha keyifli …
İnsan nerede problem yaşıyorsa baksın hep sınırı olmayan kontrolü yitirdiği yerde gol yer....sınırın yoksa kontrol yok demektir...
YanıtlaSilHer şeyin bir sınırı var.. Güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık...
YanıtlaSilsınır olmadan nasıl özel olabilir ki insan
YanıtlaSil