DENGE

  


DENGE

Gün batıyor, hafif esen meltem ortamı serinletiyordu. Esma camdan dışarı bakarken gözleri çocuklarını aradı. Tam o sırada sitenin bahçesinde tahterevallideki çocuklar ilgisini çekti. Biri çok zayıf, diğeri ise oldukça iriydi. Zayıf olan Emre ne yaparsa yapsın kilolu olan Hayri’yi yukarı kaldıramıyordu. İzlerken Çabanı seveyim ama denge gerek kuzucuğum.” dedi içinden. “Neyse işime bakayım ben.” diyerek evdeki yapılacaklara döndü. Sevgili eşinin işten dönmesi yakındı. Çocuklar da “Açııız!!!!” diye bağırarak birazdan kapıya dayanırlardı. Çok sürmeden küçük oğlu Emir geldi. Toza bulanmış, sırılsıklam olmuş saçları ve üzerine yapışmış sokağın tüm pisliğiyle beyaz berjere hiç düşünmeden uzanıverdi. Banyo yapmayı pek sevmezdi. ”Annem görmezse araya kaynarım bu saatte işi vardır.” diye düşünmüştü. O sırada salona giren Esma;

-Ne ara geldin, hiç selam sabah yok mu? dedi.

-Selam Anne, Lalegül Sitesi ile maç yaptık, ben de gol attım ve çok açım.

-Belli baya çabalamışsın, terlemişsin ama uğraşmadan olmuyor.” diyerek göz kırptı.
Emir tebessüm etti.  Sonra da oğluna, eliyle banyoyu işareti etti. Omuzları düşen Emir “Ama yoruldum, istemiyorum, hiç sevmiyorum yıkanmayı yaaa!!!” diye söylense de banyoya gitti.

Temizlik biter mi?

Esma temizlik hassasiyeti olan bir kadındı. Yaptığı her neyse düzgün yapmaya çalışırdı. Kendisi temizlik konusunda bu kadar hassas iken çocukları da bir o kadar özensizdi. Esma’nın temizlik rutinleri vardı. Her gün ev silinir, süpürülür, tozlar alınır, tuvalet ve banyo yıkanırdı. Haftada bir gün camlar ve halılar silinirdi. Günlük havlular değiştirilir, çamaşır yıkamak için kirli sepetinin dolması beklenmezdi. Evine kolay kolay misafir alamazdı. Çünkü çoğu zaman temizliği istediği standartlara ulaşamazdı. Ne kadar çabalarsa çabalasın yeteri kadar temiz olmadığı düşüncesindeydi.

Annesi Hatice Hanım Esma’ya kıyamazdı. “Kendini helak ediyorsun. Her şeyin fazlası zarar. Olduğu kadar be kızım, evin işi bitmez!” derdi. Ama Esma’nın kayınvalidesi, eşi ve akrabaları da oldukça titizdi. O nedenle temizliği ile ilgili kendine laf gelsin istemezdi. Çünkü insanların düşündüklerini çok önemserdi. Bütün günkü derdi temizlik olmuş, asıl ihtiyacı olan birçok şeye zaman ayıramaz hale gelmişti. Ne var ki gene de o bal dök yala evde bile kirli bir yer bulan olurdu. Ayda yılda bir gün ev dağınık olsa çat kapı misafir gelirdi. Olacak bu ya, hazırladığı yemekten alakasız bir şey çıkar, böyle durumlarda yerin dibine geçerdi.

Birçok şeyde zorlanmazken, çocuklarına temizliği ve önemini öğretemiyordu. Kız kardeşi Elif bir gün, “Ben senin kadar titiz değilim ama senin çocukların benimkilere göre niye böyle pasaklı bacım.” demişti. Gerçekten de öyleydi, esasında cevabı biliyordu. Esma kıvamı kaçırıyordu. Çocukları öyle çok uyarıyordu ki artık bu konuda hareket etmek istemiyorlardı, bıkmışlardı aynı cümleleri duymaktan. 




Deneyimsel Tasarım Öğretisi derki “Her şeyin ama her şeyin aşırısı zarardır.”

Esma temizliğe bu kadar düşkün olunca başka birçok konuyu da ihmal etmişti. Temizlik dışında yaptığı pek bir şey de yoktu aslında. Uzun zamandır kitap okumuyor, yürüyüş yapamıyor, uykuya ise az bir zamanı kalıyordu. Temizlik faydalı bile olsa Esma’ya artık zarar veriyordu. Kendinin, yakın ve uzak çevresinin neye ihtiyacı olduğunu anlayamaz olmuştu. Çünkü evinin düzenini ve temizliğini hayatın merkezi haline getirmişti. Ayrıca mutfağında kızartma yapmaz, mısır patlatmaz, “Aman ortalık batar.” diye oturdukları odaya yiyecek getirtmezdi. Kimi zaman eşi ve çocuklar şöyle televizyon izleyerek bir şeyler yemek isteseler de Esma’nın bu tavrından dolayı vazgeçerlerdi. “Evim batar.” diye misafir çağırmak istemezdi.

Hayat insandan denge ister.

Yaşadığı bu ikilemden sonra kâğıdı kalemi eline aldı ve olanları düşünüp yazmaya başladı. Yazarken bir yandan da davranışlarını irdeledi. Hatalarını fark etti, sonra da nasıl çözeceğine kafa yordu. Aslında o kadar da zor değildi. Çünkü bu hayatta her şeyin bir yöntemi vardı ve hayat insandan denge istiyordu. Peki, insanın dengeden çıktığı yerler nerelerdi? Uzun uzun düşündü, seçenek çoktu ve liste de uzun… Temizlik, çocuk, para, araba, eşya, bazen de çok konuşma. Önce bulup sonra da adım adım çözecekti. Hem niye vardı ki bu problemler hayatımızda? Elbette çözdükçe gelişip bir sonraki problemi görmeye hak kazanmak içindi.

Neyi neden yaptığını düşünüp o konuda kendini geliştirmeye, başkalarına göre değil gerçeğe göre hareket etmeye niyet etti. Dengede ve kıvamında olmayı dileyerek, amacına yönelik hedeflerle güneşin doğuşunu izledi ve bir karar aldı.

Her şey dününe göre daha iyi olacaktı, inanıyordu…

 ===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 


Yahya Hamurcu





6 Yorumlar

  1. Hayatın lezzeti dengede gizlidir...

    YanıtlaSil
  2. Hayatta en zor iş dengeye gelebilmek

    YanıtlaSil
  3. İşler gerçekten dengeyi kaybedince bozuluyor... Ve her şeyin olduğu gibi bunun da çözümü olduğunu bilmek ise o kadar rahatlatıcı ki... Denge... Kaleminize sağlık 🍀

    YanıtlaSil
  4. Dengede yaşayanlardan olmak ümidiyle teşekkürler

    YanıtlaSil
  5. İnsan nasıl da faydalı ve keyifli olanı zararlıya çeviriyor.. Aşırıya gitmek nasıl hayattaki o keyfi de alıyor insanın elinden... Ne güzel bir farkındalık oluşturdu. Kaleminize emeğinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  6. Aşırılıklarımızın olup olmadığını gözden geçirmemizi sağlayan faydalı bir yazı olmuş. kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski