EZBERDEN ÇIKMAK

EZBERDEN ÇIKMAK

Hayatın içinde farklı insanlar ve olaylarla karşılaşırız. Hepimizin kendimize göre geliştirdiği bir iletişim dilimiz var. Bazılarımız kibar ve nazik, bazılarımız kaba ve sert olabiliyor. Bazılarımız çok affediciyken bazılarımız karşısındakine hiç hata payı vermeyebiliyor. Anlayışlı ve sabırlı olanlarımız var. Bir de anlayışsız olup aceleci tepki verenlerimiz... İnsan yetişme tarzı ve kendinde oluşturduğu stille hayatına devam eder. Kendine özgü oluşturduğu davranış biçimini sergiler.

Çocukluğundan bu yana kibarlığı ve hanımefendiliğiyle dikkat çekerdi Derya. Ailenin alkış alan kızıydı adeta. Sessiz, kibar ve uyumlu bir yapısı vardı. Zayıf, uzun boylu, güzel yüzlü bir kızdı. Dayıları, yengeleri ile büyümüştü. Büyük bir ailenin parçasıydı ve sık sık bir araya gelirler, keyifli vakit geçirirlerdi. Güvenli bir ortamda büyümüştü. Kalabalık bir ailede yer almanın gerektirdiği bazı sorumlulukları vardı. Bu sebeple bir araya geldiklerinde yengelerine yardımcı olurdu. Çocuklarıyla ilgilenir, onlara oyunlar oynatırdı. Derya, çevresindekilerin ihtiyaçlarına karşı hassasiyet duyan biriydi. Bulunduğu ortamlarda aranılan ve sevilen biri olurdu.

Üniversite yıllarından sonra zorunlu görev için başka şehre yerleşmişti. Artık ailesinden uzaktaydı. Etrafındaki insanları ailesi gibi görmeye çalışmıştı. Yardımsever kişiliği ile elinden geleni yapmış ancak bu davranışlarının karşılığında anlam veremediği tepkilerle karşılaşmıştı. Öğrencisinin babası önemsiz bir meseleden dolayı kaba davranmıştı. Tehdide varan bu durumu müdüre bile söyleyememişti Derya. Lojmandaki komşusu da bir garipti aslında. Bazen selam bile alamazdı. Ufacık meselelerden dolayı Derya’nın kapısını çalar, şikâyet ederdi. Derya tüm bu tavırlara karşı kibar ve anlayışlı olmayı terk etmemişti. İçinin sızladığı, gözünün dolduğu anlarda ailesini daha da özlemekteydi. Mecburi görevi biter bitmez ailesinin yanına dönmeye kararlıydı. Sanki tüm anlaşılması zor insanlar bu şehirde toplanmışlar gibiydi.

Sonunda dört yıllık mecburi görevi bitmişti. Özlem duyduğu doğduğu, büyüdüğü şehre geri dönmüştü. Her şeyi bambaşka hayal etmişti. Çok süre geçmeden ailesindeki kırgınlıkların küslüğe kadar vardığını görmüştü. Dedesini kaybedeli bir yıl olmuştu. Miras paylaşımında aile üyeleri anlaşamamışlardı. Herkes herkesten şikayetçiydi artık. Tüm bu şikayetlere karşı Derya’nın elinden hiçbir şey gelmemekteydi. Tüm iyi niyetiyle ara bulmaya çalışsa da azar yiyen o oluyordu.  Bir gün tüm haksızlıklara karşı gösterdiği yumuşaklığı kenara bıraktı. Şahit olduğu tüm yanlış tutumları taraf tutmadan bir bir anlattı. Derya’yı ilk defa böyle gören ailesi ses bile çıkaramamıştı. Sadece haksızlıkları dile getirmiş ve yapılması gerekeni açıklamıştı. Dört senedir karşılaştığı olumsuzluklar aslında bunu Derya’ya anlatmak içindi. Fakat Derya ancak anlayabilmişti...

İnsan bu hayatta alışageldiği davranış stilinden çıkmak istemez. Buna pek gerek de duymaz. Fakat hayat zorlandığı olaylarla insanı karşı karşıya bırakır bazen. Öyle ki zıddını da yapabilecek gücü olsun.

Güzel konuşan birinin hep konuşması doğru mu dur mesela? Susması ve dinlemesi gereken ortamların da olması gerekmez mi?

Ödüllendiren annenin gerektiğinde ceza da verebilecek gücü olması gerekmez mi?

Karşılaştığımız her olay aynı değil. Peki aynı tepkileri veriyor olmamız ne kadar doğru?

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; Tutarlı davranışlar zıddını da yapabilme becerisi gerektirir.

·       İyiliğe ve kötülüğe gösterilen tepkinin aynı olması adil midir?

·       Herkese aynı tepkileri vermek ne kadar anlaşılır?

Hayat insanın karşısına zıddında davranış göstermesi gereken anları yaşatır. Yeter ki insan ezberden çıkarak neyi neden yaptığının farkına varabilsin. Hayatında karşılaştığı insan ve olayların verdiği mesajları fark edebilsin. Kişilerin, olayların değil; kendi tepkilerinin izini sürebilsin.

Derya, yıllardır çektiği sıkıntıların kendinden kaynaklı olduğunu anlamıştı sonunda. Hep beğeni topladığı, alıştığı o rollerini bırakmak istememişti sadece. Hayatın onu en çok zorladığı anda beğenilmemeyi göze almıştı. Ailesindeki ve etrafındaki yanlışları daha net görebilmeye başlamıştı. Artık doğru yerde doğru tepkileri vermesi gerektiğini anlamıştı. Kendisinde var olan ama hiç fark edemediği yönünü keşfetmişti. İhtiyaç halinde insanın net bir dil kullanabilmesinin önemini anlamıştı.  İçinde garip bir huzur hali ve tebessümle yoluna koyulmuştu.

Yıllardır aradığı huzur ailesinin yanında olmaktan öte, doğru tepkileri verebilmekteydi. Hayat ona bunu ne de güzel öğretmişti….

Doğru yerde doğru tepkileri verebilmek dileğiyle…

 ===    

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.


 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

Yahya Hamurcu



8 Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık , insan net olmakla sert olmayı çoğu zaman karıştırabiliyor. Oysa net olmak insanın sınırları korumasını sağlar.

    YanıtlaSil
  2. İnsan gerçekten alıştığı çizgiden çıkmakta cok zorlanıyor.ama o zorluklar da onun şifası oluyor.

    YanıtlaSil
  3. Ayşe Budak9.11.2024 19:47

    Doğru yerde doğru tepki verebilmek ümidiyle 👏

    YanıtlaSil
  4. İnsan zıttını yapmaktan korkar. Aslında bunu yapabildiğinde gerçek potansiyelini görür, kendini fark eder. Doğru yerde doğru tepki

    YanıtlaSil
  5. Netlik.... Ne güzel anlatmılsınız keleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  6. Doğru yerde doğru tepkileri verebilmek dileğiyle…
    Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  7. Aslında karşılaştığımız her problem ilişki ustası olmamız için bizi destekler. Yeter ki "neden" diye soralım... Neden bu tip problemlerle karşılaşıyorum ve buradaki doğru tepki ne olmalı?

    YanıtlaSil
  8. Ancak sebep sonuç ilişkilerini bilen ezberden çıkar

    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski