PEMBE GÜL
Meltem güneşin doğuşunu, hayranlıkla izlediği bir sabaha uyandı. Güneşin doğuşunu ve batışını izlemek insana huzur veriyordu. Her mevsimin farklı renkleri, farklı güzellikleri vardı. Orman manzaralı evinden izlemek ve şahit olmak kendine düşen ne güzel bir paydı. Kışın karın dağlar, bayırlar ve çam ağaçlarındaki görüntüsü, saflığı ve temizliği anımsatıyordu. Çocukların kar sevinci ne kadar da masumdu.
İlkbaharda yeşeren ağaçlar, açan çiçekler sonbaharda sararan yapraklar... Ya yazın meyveyi dalından koparıp yiyebilmenin tadı? Başka bir şeyde o lezzet yok. Gökyüzünde kuşların süzülüşü, kanat çırpışı, meşe ağaçlarına tırmanan sincaplar, ağır adımlarla ilerleyen kaplumbağa, rızkının peşinde koşan küçük kedi… Sonbaharda dökülen sarı, kahverengi, bordo, turuncu yapraklar… Şehrin trafiğinden uzak bu sakinlik, bedenini ve ruhunu dinlendiriyordu. Ay ışığını ve yıldızları hafif bir meltem eşliğinde izlemeyi severdi. İnsanın sanki sonsuzluğu anlamasına imkân sağlıyordu. Çok yakın ama bir o kadar da uzak. Kâinat ne kadar da kusursuzdu.
Evinde verandada zaman geçirmeyi ve toprakla uğraşmayı severdi, çiçek yetiştirmeye çalışıyordu. Fakat yeterince güneş alan bir veranda da bir türlü istediği verimi alamıyordu. Aldığı çiçekler birkaç gün sonra kurumaya başlıyorlardı. Hangi çiçek, hangi bitkiyi aldıysa bir türlü olmuyordu. Buna anlam veremeyen Meltem bir gün pembe bir gül gördü. Yine solacağını düşünüyordu ama dayanamayıp o pembe gülü aldı.
Gülleri çok severdi, dikeniyle, yaprağıyla, dalıyla… Sadece biraz dikkatli olmak gerekiyordu. Her şeyin yok muydu dikeni? Pembe gülü balkonunda güzel bir saksıya dikti. “Bir gül nasıl güzel yetişir?” ile ilgili araştırma yaptı. Gelişigüzel hareket etmedi. Hedefine uygun davrandı, gülü yetiştirmenin hakkını verdi. Toprağını havalandırdı, su günlerini saydı, dikkat etti. Güneş ve ışık görmesi için uygun bir yere yerleştirdi. Bilincini güle vermeye çalıştı. Zaman ilerliyor ama pembe gül solmuyor, yaşıyordu.
Meltem gülü avcuyla narince kavrayarak “Emek verilen, uğraşılan, çabalanan şey solmuyor” diyebildi. Önceki çiçeklerini düşündü. Her bitki her toprakta yetişmiyordu. Her çiçeğin mineral, vitamin, ışık, ısı gereksinimi farklıydı. Öncekilere yeterince bilinç verip ilgilenmediğini fark etti. Neye ihtiyacı olduğunu pek de umursamamıştı. Sularını az ya da çok veriyordu. Gelişi güzel kendi kendine yeşersin istiyordu ama bu pek de mümkün olmuyordu. Ama gülü emek verdikçe daha güzelleşmiş, kendi de daha benimsemişti.
Hayatta da böyle diye düşündü. Biz eşimize, çocuğumuza ne kadar ilgimizi veriyoruz acaba? Sonra da kendi kendine ilgilenmeden, çabalamadan, gül açsın istiyoruz.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Emek vermediğin hiçbir şey senin değildir.”
Bir çiçeğin yeşerip çiçek açması için emek vermek gerekir. Ancak uygun miktarda imkânlar sunulduğunda yeşerir, çiçek açar.
İnsan ilişkilerinde de böyledir. Bir çocuğun yetişmesi için ilgilenmek, bir eşin çiçek açması için emek gerekir. Sevgi emekle kazanılır. Kazanmayı istiyorsak bilinç verip yeşertmek gerekir.
Ne çok gübre ve su verip çürütmek ne de gelişigüzel güneşin karşısında susuz, gübresiz bırakıp kurutmak… Doğru zamanda ve doğru miktarda emekle çiçek de insan da yeşerir.
Bunun için önce anlamak gerek, ihtiyacı ne?
İmkân tanımak hak tanımak belli kıvamda…
Doğru yolda ilerlemesi için ona yoldaş olmak…
İmkânları dibine koyup kurutmamak su ve gübreyle…
İyi insan olmak için çabalayıp, modellemek isteyeceği kıvama gelmek belki de…
İhtiyacını anlamak ve ihtiyacını giderebilir hale getirmek…
Sabır göstermek, tahammül etmek…
O zaman yeşerir bahçemizde, ormanımızda…
Çiçek yetiştirmek Meltem'e çok önemli şeyler öğretmişti. Hayatının çiçek açmasını istiyorsa emek verecekti. Artık çiçek yetiştirebiliyordu. Sadece kendi halinde büyüsün, yeşersin değil, ihtiyacına göre ilgi gösteriyordu. Şimdilerde verandası bir çiçek bahçesine dönmüştü.
Çünkü güller emekle, ilgiyle, sevgiyle açar.
Emek vererek yetişen ve yetiştirenlerden olmak dileğiyle…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
İhtiyaca göre ilgi vermek dileğiyle🌺
YanıtlaSilKalemine saglık teşekkürler
YanıtlaSilEmek vermeden yeşermez çiçekler...
YanıtlaSilEmek vermedigimiz hiçbir şey bizim değildir...
YanıtlaSilAnlayabilenlerden olabilmek ümidiyle
Sevgiyi değerli kılan şeyler; emek, ilgi ve güven.. Biz sabırla çabalayalım emek gösterelim ama yerinde ve ihtiyacı kadarı olması gerektiği kadar.. bu yazı nekadar doğru olduğunu öğreten bir yazı olmuş. Okuması çok keyifliydi.
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
Sevgilerle.
Sevgiyi değerli kılan şeyler ; emek , ilgi , güven.. Biz emek verelim ama kararında ihtiyacı kadar. Bu yazı tam da bunun olması gerektiğini öğreten bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık Okuması çok keyifliydi.
YanıtlaSilSevgilerle.
Kaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilİnsanın bu hayatta çabaladığı bilinç verdiği her şeyin karşılığı olur . Sadece sabır ver emekle devam etmek gerekir…
Ağzınıza sağlık. Ne çok bizi bizden fazla yansıtan cümleler.
YanıtlaSilEmek vermediğimiz hiç bir şey bizim değildir… sabır, emek, ihtiyaç görme, yetiştirme… anlamlarını tekrar düşündürten bir yazı olmuş
YanıtlaSilKaleminize sağlık
İnsanın hedefine uyumlu olduğu her yerde öğrenme devam eder...gülden de öğrenir taştanda....
YanıtlaSilİnşALLAH, kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilEMEK aslında insana haz veren mutluluğun sırrı.....Emeğinize sağlık
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌺
YanıtlaSilİhtiyacı olana ihtiyacını ihtiyacı kadar verebilecek algıya sahip olmak dileğiyle🍒🥰
Kaleminize sağlık. İnsan hayatta ister istemekte sorun yok önemli olan doğru emeği verebilmek.
YanıtlaSil