KALIP
Sabah güneşinin ortalığı aydınlatıp
günün hareketlenmeye başladığı saatlerdi. Elif yürüyüş yapmak için hazırlanıp
evden dışarı çıktı. Asansörü beklerken ara camdan aşağıdaki insanları izledi.
Yukardan karınca gibi görünüyorlardı. Ortak özellikleri insandı, birbirine
benzer görünüyorlardı. Yakından bakınca ise çoğunun farklı bir öyküsü, farklı
bir hareketi vardı. Ahmet amca eşiyle bahçelerine gidiyorlardı. Sümeyye kızının
saçlarını topluyor, Rahime teyze balkonunu yıkıyordu. Yan bloktan birisi sabah
koşusuna çıkmıştı. Apartmana bir de taşınanlar vardı. Nakliye kamyonu site
önüne yerleştiren geçen hafta eşini kaybeden Nesrin Hanım oğullarını yolcu
ediyor, arkalarından su döküyordu. Herkeste farklı bir hareket vardı.
Aşağıya indiğinde ağır adımlarla parka
doğru yol aldı. Parkta begonviller, yaseminler, hanımeli çiçekleri açmış her
bir yanı mis gibi kokular sarmıştı. Ahşap bankta bir süre oturup dinlenmek
istedi. Koca çınarlar güneşin kavurucu sıcağını gölgeliyordu. Etrafı izlerken
düşünmek iyi hissettiriyordu. Masmavi gökyüzündeki beyaz bulutları izlerken
sanki zihnini yoran olumsuz düşüncelerden de uzaklaşıyordu. Çiçekler güzel
kokuyordu ama ömürlük değildi, sanki her şeyin bir süreliğine olduğunun ispatı
gibiydi. Biraz ötede orta yaş üstü bir teyze iki kasa bir sandalye ile göründü.
Kendi bahçemin mahsulü, ilaçsız diyerek satış yapmaya çalışıyordu. “Bir ay
sonra istesen de yok bak şimdi zamanı...” diyordu. Sanki açan her çiçek
gibi onun da bir zamanı vardı. Yanına gidip biraz konuşmak istedi Elif. Yakın
bir köyden gelmişti. Emek veriyor rızkı için çabalıyordu. Kışın genelde sebze
yazın ise sebze ve meyve satıyordu. Salça, tarhana, kurutmalık da satardı. “Bir al bak beğenmezsen getir, kabulümdür. Yine
gelirsen beni bu parkta bulursun çoğu kişi de tanır zaten. Müşterilerim beni nerede bulacaklarını bilir.” dedi. Elif, “Teyzeciğim
ne güzel her mevsim farklı bir şeyler üretmeye çalışıyor, çabalıyorsun. Hayat
da bir mücadele değil mi? Hayatta keşkeler biriktirmemek için daima çalışmak, mücadele etmek gerekiyor.” Teyzeden öteberi
alıp yoluna devam etti.
Yürürken karşıdaki inşaattan gelen seslere yöneldi. Vinç ile dışı ahşap ve demirlerle çerçevelenmiş kolonlara ıslak beton dolduruyorlardı. Vinç hazır betonu kolonlara yerleştiriyordu. Bir kolon doldukça diğerine geçiyordu. Belli bir zaman sonra betonu kuruyan kolonlardaki kalıplar çıkarılıyor sadece kolon kalıyordu.
İnşaata bakarken düşündü: “Bu kalıp olmazsa kolondaki beton her yere
dağılır.” dedi. O kalıp o kolonun bir süreliğine ihtiyacıydı. Ama
kuruduktan sonra çıkmalıydı. Sonrasında daha sağlam bir bina olması için
kolonun sağlam olması gerekirdi.
Peki, o kalıp hiç çıkmasa ne olurdu? O
zaman da sıkıntı olmaz mıydı? Zamanı gelince o kalıbın çıkması gerekirdi. Tıpkı
kozadan çıkan bir kelebek, uçmayı öğrenen kuş, avlanmayı öğrenen kedi yavrusu ve
hayatı öğrenmeye adım atan bir çocuk gibi...
Tıpkı alçıdan sonra iyileşen bacak gibi…
Sonra çevresini ve hayattaki kalıpları
düşündü.
İstediğimiz herhangi bir şeyi kalıba soksak ve o kalıptan hiç çıkarmak istemeseydik;
Sen güzel bir çiçeksin ama ışık görmeyen odamda aç desek mesela,
Sen ne güzel uçuyorsun kuş, gel kafesimi şenlendir,
Sen sevimli bir kedisin ama dışarıda yaşayamazsın,
Sen kendine bakamazsın ben sana bakarım desek,
Sen alçıya alınan bacak iyileştin ama yine de durmalısın, ya yine kaza yaparsan parka inme sakın,
Kaza yaparsın, incitebilirler seni,
Aman dur hareket etme desek,
Bitmeyen baharı dilemek değil midir? O kalıba sokmak özgürlüğünü elinden almak değil midir? Önyargılı yaklaşıp kalıba sokmak değil midir?
O çiçek açar mı, o çocuk yetişir mi, o kedi avlanmayı öğrenir mi? O bacak eskisi gibi koşar mı? O kuş gökyüzündeki kadar özgür uçabilir mi?
Durarak hareket etmeden, çabalamadan
başarı gelir mi?
Kalıplaşmış yargılar ve yaklaşımlarla
gerçekçi çözümlere ulaşabilir mi insan?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Gerçek insanı üstün kılar.”
İnsan neyin gerçeğini hayatına
yerleştirirse orada üstün gelecektir. Yoksa kalıplaşmış yargılara göre hareket
etmek insanı yorar. Mücadele isteğini azaltır. Yıkık virane bir binaya dönüşür.
Yani ancak sağlam kolonlarla binamız
sağlamlaşacaktır. Bunun için ise gerçeğini merak etmek eski kalıp bilgilerden çıkmak gerekir. Öğrenme
yolculuğunda ayağı yere sağlam basmalı insanın. O zaman belki de hayatın
gönderdiği işaretleri daha iyi okuyabilir kim bilir…
Kalıplardan çıkıp daha gerçek ve özgür yaşamak isteyen herkes için…
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?