Ayakkabısını çıkarıp içeri girinceye kadar ne olduğunu anlayamamıştı. Kayınpederi eşini acil olarak yanlarına çağırmıştı. Deniz de kocasını yalnız bırakmak istememişti.
Kayınpederi, “Yapma böyle Ayşe, bak yine tansiyonun çıkacak!” diye uyarıyordu sürekli. Deniz, salondan içeri girince büyük bir şey olduğunu anlamıştı. Nerden anlamıştı, tabi ki başa bağlanan yemeniden. Kayınvalidesi başına yemenisini bağlamış, koltuğa boylu boyunca uzanmıştı. Gözleri kapalı, elini başına koymuş vaziyette duruyordu. Ara ara da kendi kendine söyleniyordu. Deniz de kayıtsız kalamadı tabi ki bu duruma:
-Hayırdır anne ne bu hal?
-Gel, gel otur daha ne olacak. Beste’nin kocası ev almıştı hatırlıyor musun? İşte onu kendi annesinin üzerine yapmış meğerse. Kör olmayasıca bir evi çok görmüş kızıma. Bu nasıl bir hakarettir, nasıl kabul eder benim kızım?
Kayınvalidesi başlamıştı anlatmaya:
-Bu zamanda böyle gelin mi kaldı artık? Gündüz çalışır, akşam onları en iyi şekilde ağırlar. Hanım hanımcık, evine bağlı, eşine sadık. Ne lükste gözü var ne para da pulda. Onlara bir güne bir gün surat asıp gönüllerini kırmaz. Yapılır mı böyle bir geline?
Deniz bir an beş yıl kadar öncesine gitmişti. Bahsedilen olayı kendisi de yaşamıştı. Eşi kendi parasıyla aldığı evinin tapusunu kayınvalidesinin üzerine yapmıştı. Kendisi de görümcesi gibi iyi bir gelindi oysaki. Onların her türlü ihtiyacını karşılar, en iyi şekilde ağırlardı. Gece gündüz demeden her ihtiyaçlarında yanlarında olurdu. Olurdu olmasına ama demek ki iyi gelin olmak için bu yetmiyordu. Meğerse insan kendisine yapılana canı yanarmış da başkasına yapılanı umursamazmış onu gördü.
-Ne olacak ki anne ne var bunda? Aynı şeyi siz de bana yapmıştınız.
O an sesi kendisine bile yabancı gelmişti. Birdenbire kontrolsüzce söylemişti sadece. Amacı aslında kötü değildi. Sadece bir zamanlar kendisine söylenildiği gibi normal olduğunu hatırlatmaktı. Gözleri kapalı, bitkin halde olan kayınvalidesi birden canlandı. Yattığı yerden fırladı.
-O başka bu başka! O zaten sizin aslında ama bunlara güven olmaz.
Deniz neye uğradığını şaşırmıştı. Mesele haksızlığa uğrayanın kendi kızı olup olmaması mıydı yani? Bir şeyler söylemek geldi içinden… Ama ortam zaten çok gergindi, daha da gerilmesini istememişti. Sessizce odadan çıkıp mutfağa geçti. Yapılacak bir şey var mı diye bakındı. Sabahın erken saati olduğu için kahvaltı hazırlanmamıştı. “En iyisi bir kahvaltı hazırlayayım.” dedi. Güzelce hazırlayıp herkesi kahvaltıya çağırdı. Kahvaltı yapıldı, etraf toplandı. Deniz kendinin yapabileceği bir şey olmadığını gördü. Vedalaşıp evine giderken yolda hep aynı şeyi düşündü.
İnsanoğlu ne kadar da bencildi. Kendine yapılanı kabul etmeyen bir canlıydı. Ama aynısını hatta bazen daha kötüsünü başkasına kolayca yapabiliyordu. Haksızlık yapmasa bile, yapılana ses çıkarmıyordu. “Kendini benim yerime koysana!” sözü ne kadar da anlamsız kalmıştı. Özellikle de böyle bir zamanda. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” anlayışı peki? Sanırım o da bundan kaynaklıydı. Geçenlerde mahalledeki esnaftan da aynı şeyi duymuştu. Hırsız başka mahalleye musallat olduğunda ses çıkarmamışlardı. Ama kendi mahallelerine de dadanınca şikâyetçi olmuşlardı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “İnsanın tepkisi kişilere göre değil olaya göre olmalıdır.”
Hiç anlam verememişti bu yaşananlara. Kafasında bin bir soruyla baş başa kalmıştı yine;
· Madem yanlıştı neden aynısını zamanında onlar da yapmışlardı? Eğer yanlış değilse neden şimdi dünya yıkılıyormuş gibi davranıyorlardı?
· Annesi sadece kızına yapılan haksızlıkta mı ortalığı ayağa kaldırıyordu? Oysaki haksızlık kime yapılırsa yapılsın, haksızlık değil miydi?
· Dükkân sahibi sadece kendinden çalındığında mı tepki göstermeliydi? Oysa mesele sadece hırsızlığa tepki göstermek olmalı değil miydi?
· Bir çocuğun anne babası varken mi hakkı yenmezdi? Yoksa her kim olursa olsun hakkı korunmalı değil miydi?
· Bizim canımız yandığında mı anlıyorduk bir başkasını? “Bana damdan düşeni getir.” yerine “Damdan kimse düşmesin.” demek daha doğru değil miydi?
Mesele bizim ne yaşadığımız değil aslında. Asıl mesele yaşananlara her durumda nasıl tepki verdiğimiz. Kişilere göre değil olayı doğru değerlendirmemiz.
Peki, bizim tepkilerimiz neye göre değişiyor hiç düşündük mü?
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”Yahya Hamurcu
Kendimize yapılmasından hoşlanmadığımız birşeyi başkalarına da yapamayız.
YanıtlaSilEvet mesele anneme küfür edemezsin değil, tüm annelere küfür edilmemesini bilmekti…
YanıtlaSilİnsan gerçekten acayip canlı nasıl kendini haklı cıkarıyor bilemezsin... neyse Rabbim iyilere katsın bizleri.
YanıtlaSilAyşe Annenin egosu fırlamış…
YanıtlaSilDeniz Gelin’in şahitlik zamanı…
Aynı olaya nasıl farklı bakıyor ve nasıl farklı tepki veriyorlar?
Peki, neden?
Algıda adalet…
Emeklerinize sağlık Sevgili Yazar, teşekkürler. 🌷
Algılarken de aktarırken de adaletli olmak ne kadarda kıymetli. Teşekkürler kaleminize sağlık 🪻🌻🪷🌺💐
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌹
YanıtlaSilİnsanın gerçeğe göre tepki vermesi gerekir. Kişiler değişir ancak benzer olaylar yaşanır.
İnsan kendi için istemediğini Müslüman din kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilNe çok ollayları kişiselleştirerek tepki göstermişiz. Her durumda doğruya doğru yanlışa yanlış diyebilme ümidiyle
YanıtlaSilHep böyle olmaz mı?
YanıtlaSilİnsanlara göre hareket edersek cevap evet...
Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı
hayatın içinden...
İnsanoğlu bu hayatta gerçeğe göre değil de kendi zanlarına göre tepki verdiğinde herdeyi egossl algılar ve kendine yontar oysa hayat bizim gerçeğe uyumlu vedigimiz tepkilerle yukselmemizi bekler
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌷
YanıtlaSilBu dönemde o kadar ihtiyacımız var ki adaletli algılamaya..
Gerçek tepkiler verebilenlerden oluruz inşALLAH:) Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilAlgıda adalet yoksa bencil olmak çok kolay. Kaleminize sağlık
YanıtlaSil