Aileler
Yarışıyor!
“Yavrum
hırslı ol biraz, sınıfta üçüncü, okulda yedinci
oldun. O kadar emek veriyoruz sana. Özel
dersse ders, dershaneyse dershane daha ne yapalım? Ayşen teyzenin oğluna bak, geçen denemede il birincisi olmuş.
Üstelik senin kadar destek de almıyor. Gerçekten bilmiyorum ne yapacağız biz
seninle?”
Uzayıp giden
cümleler, ardı arkası kesilmeyen uyarılar, bitmek bilmeyen kıyaslamalar…
“Hayatım
biliyor musun? Ahmet Beyler Cihan’ı yurtdışına yaz kampına göndereceklermiş. Deniz
de dil konusunda iyi sayılmaz! Ne yapsak acaba biz de mi göndersek?”
Deniz on
üç yaşında, sekizinci sınıf öğrencisiydi. Anne ve babası da mühendisti. Özellikle
liseden önceki bu son sene onun için çok önemliydi. Çünkü anne babası ona hemen
her gün iyi bir liseye gitmenin üniversiteye girişi garantilemenin ilk adımı
olduğunu hatırlatıyordu. O da elinden
geleni yapmaya çalışıyordu. Okul sonrasında akşam saat on bire kadar etüt
merkezine gidiyordu. Deniz aslında başarılı bir öğrenciydi. Ama ailesinin
beklentisi öyle yüksekti ki bir türlü tatmin olmuyorlardı. İkinci olduğu bir
sınavda neden birinci olamadığı konuşuluyordu. Anne babasını nasıl mutlu edecek
gerçekten bilmiyordu. Onların bu tatminsizliği kendisini yetersiz hissetmesine
sebep oluyordu.
Her aile
gibi Deniz’in ailesi de elbette evlatlarını en iyi şekilde yetiştirmek
istiyordu. Bu konudaki istekleri öyle aşırıydı ki yaptıkları baskının farkında
değillerdi. Çünkü etraflarındaki hemen her aile aynı şekilde davranıyordu. Bu
hırslı davranış stilini öyle normalleştirmişlerdi ki aileler adeta birbirleriyle
yarış içindeydiler.
-
Senin
çocuk kaçıncı oldu, kaç net yaptı?
-
Siz
kimden ders aldırıyorsunuz?
-
Aaa
bizim hocamız işinin uzmanı?
-
Biz
eğitim koçuyla çalışıyoruz. Bence sınav senesinde olmazsa olmaz!
-
Dil
konusunda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Artık
gündemleri sadece bu konular olmuştu. Hiç kimse çocuğunun nasıl bir süreç
geçirdiğini önemsemiyordu. Varsa yoksa sınav sonuçları ve kıyaslamalar.
Bir hedef
belirleyip bu hedefe ulaşabilmek için elbette uğraş vermek gerekir. Ancak
hedefe ulaşmaya çalışırken geçirilen süreçten alınan keyif sonuçtakinden fazla
olmalıdır.
Birçok
anne baba sistemin dayattığı yarış içine girip kendini kaybedebiliyor. Kendi sahip
olamadıklarından, kendi yapamadıklarından çocuklar üzerinden tatmin olmaya çalışabiliyor.
Ya da kendi çocuğunun başarısız bir eğitim hayatına sahip olmasını
kabullenemeyebiliyor. İyi bir okul kazanmak, başarılı olmak tabi ki her ailenin
istediği bir durum. Ancak çoğu zaman bu hırs diğer birçok alanda çocukları
zayıf bırakabiliyor. Arkadaşlıklar,
ilişkiler, problem çözme marifeti, hayatta güçlenmek gibi bir çok konu göz ardı
edilebiliyor. Oysa hayatta karşılaşılan tek sınav bu olmayacak.
DeneyimselTasarım Öğretisi der ki: “İnsanı yetiştirmek sonuca değil sürece odaklanmaktangeçer.”
Bu yüzden
başarılı çocuk sadece sınav netlerine ulaşmış olan değildir. Başarılı çocuk azimle çabalamaya devam
edendir. Olumsuz sonuçla karşılaşsa da mücadeleyi bırakmayandır. O yüzden insan
yetiştirirken asıl mesele sonuca değil sürece yönlendiren olabilmektir.
Güzel
nesiller onların yerine karar vererek değil, onları hayatı hazırlayarak oluşur.
Sınav sadece bir kodlama kağıdı değil. Beraber onlarca sınava hazırlayabilmek
mesele…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?
Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”