SAKIN!

 

BİLİNÇLİ RAMAZANLAR İÇİN

Ramazan aslında tatil gibidir. On bir ay yorulan ruhu ve bedeni nadasa bırakmaya benzer. Oruçla birlikte yavaşlayıp sakinleşmeye başlar insan. Acele ve telaşla akan hayatın içinden, başka bir boyutuna geçmiş gibi olur. İnsan yapmak istediklerini yapmadığında, adeta güçlenip kaslanmaya başlayan iradesinin gücünü hissetmeye başlar. Alışkanlıklarını birer birer terk eder. Sabah kahvesi, kahvaltılar, öğlen atıştırmalıkları hepsi birer birer rafa kalkar. Yemek ister yemez, içmek ister içmez, kötü söz söylemek ister oruçlu olduğu aklına gelir. Her sinirlendiğinde: “Ya sabır.” çeker. Genişleyen sabrını ilmek ilmek her zerresine kadar hisseder. Gelecek olan on bir aya maddi manevi hazırlık yapmak gibidir.

İbadetler her zamankinden tatlı gelir. Sanki daha önce hiç namaz kılmamış, hiç sadaka vermemiş gibi olur. Hissettiği huzurun keyfiyle, gün geçtikçe daha fazla lezzet almaya başlar. Bu günlük hayatta başka işlerden aldığı keyiflere benzemez. İşin aslı, insan bunun sebebini kendi de tam olarak bilemez. “Mübarek ay...” der geçer. Neden mübarek? Nasıl mübarek olmuş? Nedir havada adeta somutlaşmış gibi üzerimize temas eden huzur, bereket, tatmin hissi? İnsanın iradesini birçok yönden terbiye ettiği, içinde bin aydan daha hayırlı bir günü barındıran bir aydır Ramazan. Üzerine bilinç veren herkes başlangıcıyla birlikte bir şeylerin değiştiğini fark edebilir. Havanın tadı, kokusu, dokusu bambaşka bir hale bürünür.

Tabi bütün bunlar kişi, Ramazan’ın mantığını tam olarak anlayabildiyse gerçekleşir. Yüksek şükür ve minnettarlık duygusuyla birlikte bitmesini istemediği güzel günler yaşar. Diğer türlü, yani Ramazan ve orucun ne anlama geldiği tam anlaşılmadıysa, gergin anlar kaçınılmaz olur. Sabahtan akşama kadar zorla tahammül edilen bir fiziksel açlıktan öteye gidemez. Bu da yukarıda bahsettiğimiz keyifli günlerin zıddına mutsuz ve gergin günlere dönüşür. Kişi kendini mutsuz ettiğiyle kalmaz, çevresindeki insanlar için de hayatı kabusa çevirebilir. Bir iftar davetine giderken trafikte beklemek her zamankinden daha sıkıcı olur. Ortada geçerli bir sebep yokken gereğinden fazla sinirlenilebilir. Patlamaya hazır bomba gibi en ufak bir olayda sesler yükselmeye, tartışmalar çıkmaya başlar. Çünkü kişi neyi neden yaptığını bilmiyordur.

Oysaki oruç tutmanın temel sebeplerinden biri, olaylar karşısında sakin, olgun ve doğru tepkiler verebilmektir. On bir aydır bilinç vermediğimiz davranışlarımıza bilinç verip düzeltebilmek içindir. Açlığın insana verdiği dinginlik ve huzur ile, iyiliğe daha çok yönelmektir asıl hedef. Her zamankinden daha çok başkalarını düşünmek, davranışları kontrol edebilmek ve kişisel ibadetler yapabilmektir. Bunların farkında olmadan sadece geleneksel bir kültür olarak ya da toplumdan çekinildiği için oruç tutuluyorsa oruç tutan da, çevresindekiler de huzursuz günler geçirir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki: “Bir işi irdelemeden kabul eden kişinin bilinci kapalıdır.” Sığ su gibidir, çabuk bulanır. Bir eyleme başlamadan önce onu enine boyuna düşünmek, irdeledikten sonra kabul etmek, kişiyi derin su yapar. Böylelikle olaylar karşısında hızlı ve yanlış tepkiler vermez. Daha sakin ve sabırlı olur. İrdelemeden kabul edilen ve eyleme geçilen durumlarda ise olumsuz olaylar kaçınılmaz olur.

Neyi neden yaptığını bilenlerden olmak dileğiyle ve Ramazanı anlamıyla yaşayabilmek ümidiyle…

 ===   

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

 

Yahya Hamurcu